Japonya'daki depremin ardından Mersin-Akkuyu nükleer santral tartışmaları yoğunlaştı. Benim üzerinde durmak istediğim konunun teknik boyutu değil, sosyal/politik tarafı: Nükleer santral, baraj vb. geniş çaplı etkisi olan tesislerin kurulması kararı verilirken bölgedeki insanların rızası ne kadar önemlidir?
Klasik cevaplardan biri "uzmanlar gerekli enerji ihtiyacı ve risk değerlendirmelerini yapmışlardır herhalde, onlardan iyi bilecek değiliz". Buradaki "herhalde" kelimesi önemli çünkü bundan emin olamayız. Hele de o uzmanlar santralin yakınında oturmuyorlarsa... Ayrıca uzmanlar hep mükemmel kararlar verselerdi çok daha müreffeh bir hayat yaşıyor olurduk. Teknik nedenler %100 doğru bile olsa özellikle bölgedeki insanlara nedenlerin anlatılması ve ikna edilmeleri gerekir, tazminat yetmez. "Cahil halk anlamaz" argümanına sığınmak benim kabul ettiğim bir yaklaşım değildir.
Önerim uzmanların, bürokratların açıklamaları ile yetinmeyip o bölgede ikamet eden insanlara "santrale evet/hayır" referandumu yapılmasıdır. Böylece ikna ve tazminat çalışmaları daha ciddi ele alınır, bölge insanı da karar mekanizmasına dahil olan gerçek manada "vatandaş" haline gelir, ortalama zeka yükselir. İşler biraz uzar, maliyet artar ancak demokrasinin gereği budur ve "adam yerine konmak" paradan çok daha önemlidir.
music:
* Aşık Mahzuni Şerif - Mamudo
* Gregorian - Nothing Else Matters
Sunday, March 20, 2011
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
6 comments:
Yazının anlattığına göre, açıklık nükleer endüstrisinin pek de sevdiği bir şey değilmiş. (yazı)
Nukleer enerjinin kendisine karsi cikmayan, ama nukleer atik problemini de goz ardi etmeyen Jeremy Bernsteinyazdigi bir yazi da surada
Jeremy Bernstein beni ikna etti. Nukleere evet, ama once atik problemini cozmemiz gerekli.
Nükleer enerji her ne kadar çekici görünse de çok maaliyetli, atık problemine cözüm bulmak kolay değil (yeni jenerasyon reaktörler eski reaktörlerin atığını kullanabiliyormuş, bu şekil atık miktarı azaltılabilirmiş, lakin bu temel atık sorununu çözmüyor), aksilik durumunda yarattığı sorunlar malum.
Alternatif enerji (güneş, rüzgar, dalga, mikrobiyel, vs.) ile 'yeterli' enerji elde etmek mümkün, lakin bu alanlara yapılan yatırımlar ve devletlerin desteği diğer enerji alanlarına yapılan yatırımlar ve desteklerden çok düşük. Çevreye daha saygılı olan alternatiflerin yeterli enerji üretebileceği artık 'farazi' olmadığı bilindiğinden nükleer enerjiye yatırım bana abes geliyor ve bu koşullar altında nükleere hayır diyorum.
Az önce şu yazıyı okudum, reaktörün eriyor olması kulağa hoş gelmiyor ve genel durum da hiç sağlıklı görünmüyor bknz. santrali işleten şirketin yetkililerinden birinin yaptığı yorum:
"Sakae Muto, vice-president of Tepco, said: "Regrettably, we don't have a concrete schedule at the moment to enable us to say how many months, or years it will take [to make the plant safe].""
Jeremy Bernstein'in yorumlardan birisine verdigi cevapta da belirttigi gibi, bugun butun nukleer reaktorler kapatilsa dahi bir nukleer atik problemi olacak.
O nedenle atik problemini ucuz/pahalli bir sekilde mutlak cozmek gerekli. Yani her halukarda bu is icin para harcamak sart gibi gorunuyor.
Narım, pek çok yanlış iş için 'pour good money after bad' kaçınılmaz bir sorun. Atık sorununa çözüm bulunsun, lakin yeni santraller açılmasın.
Post a Comment