Saturday, May 24, 2008

Monty Hall Problem

To quench the thirst of my interest in probability, I am currently reading Chances are... Adventures in Probability. It talks about lots of probabilistic topics with real life examples and history. On pages 72-73 it discusses the Monty Hall problem, named after the host of the television game show Let's Make a Deal:

"You have been called down from your seat in the studio audience and now stand facing three doors: one conceals a car, the other two a goat each. You choose Door 1, the host now opens Door 3 and reveals a goat. Do you want to stick with your choice or switch to Door 2? Your train of thought would probably go like this: 'There were three doors available; now there are two. I don't know what's behind either door, so it's an even split whether the car is behind Door 1 or Door 2. There's no more reason to stick than to switch'.

Probability takes a different view. When you choose Door 1 there was a 1/3 chance the car was behind it and a 2/3 chance it wasn't. In opening Door 3, our host has not changed the original probabilities; there is still a 1/3 chance of its being behind Door 1 - which means there is a 2/3 chance of its being behing Door 2! You are twice as likely to win the car by switching your choice..."

Update (August 18th, 2011): It is much easier if you think this way (also checkout wikipedia for extensive treatment):
Imagine that there were a million doors. Also, after you have chosen your door; Monty opens all but one of the remaining doors, showing you that they are “losers.” It’s obvious that your first choice is wildly unlikely to have been right. And isn’t it obvious that of the other 999,999 doors that you didn’t choose, the one that he didn’t open is wildly likely to be the one with the prize?
Since I could not believe it, I decided to test this hypothesis by writing a computer program that would simulate the above show. And to my surprise, yes, they are right! In the screen capture below, I did 50 choices, switching my original choice at each run. As you see, my winning ratio was 68%, which is close to 2/3 (67%)


After that I tried the stick-with-your-original-choice strategy and as you can see, my winning ratio declined to 42% which is closer to 1/3 (33%)


If you want to try it out yourself, you can get the executable. You can also take a peek at the source code written with Deplhi 7.

Explanation [The Psychology of the Monty Hall Problem, Figure 1, p.5] (Thanks to Nart):

Argumentum per Fabula

Mantık hataları (logical fallacy aka bullshit) yöntemleri arasında bugüne kadar literatürde rastlamadığım bir metodu anlatmak istiyorum: Masalla ispat. Sanırım latince çevirisi "Argumentum per Fabula" olur. Örnekler:

* Bir uçak tasarım firması uçak kanatlarındaki kopma sorununu araştırıyormuş. Sonunda bir temizlikçi "bizim tuvalet kağıtları hiçbir zaman tırtıklı yerlerinden kopmuyor siz de kanatlara tırtık koyun" demiş ve firma batmaktan kurtulmuş. Neymiş, mühendislik problemlerini herkese danışarak çözmeliymişiz. Oldu canım, projeyi bitirmek için 100 yılınız varsa tabi, çok süper fikir (!)

* Karga ile tilki: Mesaj tam olarak ne? Üçkağıtçı olmak, aklı kıtları sömürmek mi özendiriliyor? Bu masal neden çocuklara anlatılır?

* Karınca ile ağustos böceği

* Dini içerikli pek çok masal

* Romanlardaki olay ve kişilere dayanarak ispat sunmak

Masalla ispatı farkedince ne kadar sık kullanıldığını da görmeye başladım. Bu bullshit yönteminde çoğu zaman kullanılan ispatın masal olduğu ifade edilmez. Dikkatli olmazsanız gözünüzden kolayca kaçar.

Birisi iddasını güçlendirmek için masal kullandığında siz de hemen karşı bir masal uyduruverin ki işin saçmalığı görülsün. Örneğin uçak masalı için "Bir başka uçak firması da temzlikçinin 'bizim kağıt uçaklar süper uçuyor' önerisini dinleyip kanatları kağıttan yapmış ve firma batmış" masalını ortaya atabilirsiniz, nasıl olsa sallamak serbest. Hep biz mi mantıklı olacağız kardeşim (!)

Saturday, May 17, 2008

Orjinal bir hiciv

Nacizane'de Yahya Kemal:

"1944 yılından beri Üsküdar'da, Barbaros meydanında büyük Türk denizcisi Barbaros Hayrettin Paşa'nın anısına bir Barbaros anıtı bulunmaktadir. Ama mevzuat nedeniyle paşanın heykeli denize değil, meydana dönük olarak yerleştirilir. Bu açığı kapatmak için olsa gerek kaidenin denize bakan yönündeki (heykelin arkasındaki) kitabeye de Yahya Kemal'in Süleymaniye'de bir bayram sabahı adlı şiirini koyarlar:

Deniz ufkunda bu top sesleri nereden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!
Adalardan mı, Tunus'tan mı, Cezayir'den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi
Yeni doğmus aya baktıkları yerden geliyor
O mübarek gemiler hangi seferden geliyor?

Dizelerine karşılık bir gün o meydanda dolaşan ve Yahya Kemal'den hiç hoşlanmayan Neyzen Tevfik bu tuhaf duruma hemen bir hiciv yazıvermiş:

Edebi bilgini Hayrettin kaptan
Beş asır önceden biliyor gibi,
Ikına ıkına yazdığın şiire
Barbaros kıçını siliyor gibi..."

Kadercilik

Geçenlerde arkadaşlarla sohbet ederken konu batı ve doğu arasındaki kader algısı farkına geldi. Doğuya doğru gittikçe bireysellikten sürüselliğe gidildiği gibi "kaderimi kendim belirlerim" anlayışından "kader utansın" anlayışına kayılıyor. Batıda fukaralık kişisel başarısızlık sayılırken doğuda kadersizlik kabul edildiyor, daha sempatik karşılanıyor. En güzel göstergelerden biri "inşallah" (God willing) ifadesinin ne kadar sıklıkla kullanıldığıdır. Hoş bir anekdot (Multiculturalism: They don't think like us):
"I remember giving a pep talk to my students before a crucial exam, 'You are all going to pass the exam, right?' 'Inshallah teacher.' 'No, no!' I shouted, 'No inshallah. Study!'"
Düşünüyorum da bu "inşallah" felsefesi büyük ihtimalle maddi imkansızlıklardan daha çok bireyi çaresiz bırakan bir kültür ve yönetimin eseridir. Birey kendisine "büyükleri" veya "toplum" tarafından dayatılan düşünceler küresinin dışına çıkmamalıdır, hatta bunu iştahla savunmalıdır da. Karşılığında sürünün konforu sunulur ki bu konfor düşünmeyi öğrenmemişler için candan kıymetlidir. YouTube'a erişimin engellenmesinden kadınların yanlarında bir erkek olmadan dışarı çıkmasının yasaklanmasına kadar geniş bir yelpazede seyreden yöntemlerle sonunda her cümlesini "inşallah" ile bitiren kişiler meydana getirilir. Ama küçük insanlarla da büyük işler yapmak mümkün değildir. Bu sıkışmışlık içinde "Avrupa duy sesimizi" sloganları anlık rahatlamalar, semptomatik tedaviler sağlar.

Tabi devran dönüyor, yeni günün ışığında kralın ne kadar da çıplak olduğu görülüyor. Eskiden herkesin ses çıkarmadan, çok doğalmış gibi sineye çektiği şeyler batmaya başlıyor. Küçük adam artık dinlemiyor.

"Du bist krank, sehr krank, kleiner Mann. Es ist nicht deine Schuld; aber es ist deine Verantwortung, dich von deiner Krankheit zu befreien!" -- Wilhelm Reich, Rede an den kleinen Mann

mp3: Satia (from GL show)

Friday, May 16, 2008

21 Rules of Thumb for Shipping Great Software on Time

21 Rules of Thumb for Shipping Great Software on Time:

"You should reward and treasure those who consistently make themselves aware of the list of relevant things that are currently unknown. It requires mental and psychological strength to resist the normal human cravings for certainty and order. It especially difficult to believe in uncertainty when things have a veneer of orderliness, which is often the case. Pseudo-order is a maladapted defense against uncertainty."

"The organization surrounding you will undoubtedly abhor uncertainty, would infinitely prefer pseudo-order and will make countless attempts to magically convert your ignorance to knowledge. Your job is to make uncertainty an unshakable fact, and to coerce the reshaping of the surrounding organization to cope with the uncertain situation. The organization must learn to thrive in an uncertain environment for its own well being."

"...with each slip, you and your team are spending your credibility. It is essential that after a slip, the next milestone be hit. This is so the team believes in their ability to manage the project, and so that the reserves of credibility are rebuilt for later consumption."

Total Commander Tricks

* Enabling subversion overlay icons:


* Using different colors for different file types increases efficiency by reducing the time to locate them. For example, I usually work with Visual Studio and Simulink. This means that I need to work with *.sln and *.mdl files. If the directory is crowded, it is hard to find them. I colored them in orange and now it is easy:


More tips at Guide to Efficient Use of Total Commander

My previous Total Commander tips

Saturday, May 10, 2008

Ortadoğu'yu anlamak

Ortadoğu hergün gündemdeki yerini koruyor. Bölgenin tarihçesini bilmeden olayları anlamak mümkün değil. Konu hakkında giriş mahiyetinde önerebileceğim sayfalar:

1916: Arab Revolt against Ottomans

Ibn Saud of Arabia

1881-1950: Aliyah

1920: Palestine mandate

1936: Arab Revolt in Palestine

1947: UN Partition Plan

1948: Arab-Israeli War

Bu sayfalardaki linklerden günlerce okuyacak malzeme çıkar. Propagandanın, "yaşasın-kahrolsun" edebiyatının dışında bilgiler edinmek isteyenlere tavsiye ederim. Tabi ki okuduklarınızın mutlak doğru olduğunu düşünmeyeceksiniz. Bana en büyük faydası mevzunun ne kadar karmaşık, dolayısıyla da enteresan olduğunu göstermesidir. Geçenlerde Rahmi'de gördüğüm bir sözü de tekrarlayasım geliyor:

I believe I found the missing link between animal and civilized man... It is us --Konrad Lorenz

Bonus (konuyla alakasız): War of Heaven:

"In Jewish, Christian and Islamic mythology the War of Heaven was a defining moment in the universe, when the archangel Lucifer led a third of the Angels in an open revolution against God and his loyal angels."


mp3: Ahmet Özhan - Bir Gönül Vardı Bende

Thursday, May 08, 2008

Ease of doing business index

Ease of doing business index:

"The Ease of Doing Business Index is an index created by the World Bank. Higher rankings indicate better, usually simpler, regulations for businesses and stronger protections of property rights. Empirical research funded by the World Bank shows that the effect of improving these regulations on economic growth is strong."

"...the index has influenced many nations to improve their regulations"

Top 3:
1. Singapore
2. New Zealand
3. USA

Rank of Turkey: 57

Bottom:

178. Democratic Republic of Congo

Wednesday, May 07, 2008

Tuesday, May 06, 2008

Civilian control of the military

Interesting reading, Civilian control of the military:

"The purpose of the military is to defend society, not to define it."

"The danger of granting military leaders full autonomy or sovereignty is that they may ignore or supplant the democratic decision-making process, and use physical force, or the threat of physical force, to achieve their preferred outcomes."

"Civilian leaders cannot usually hope to challenge their militaries by means of force, and thus must guard against any potential usurpation of powers through a combination of policies, laws, and the inculcation of the values of civilian control in their armed services."

See also Separation of powers

Sunday, May 04, 2008

Kiralık ev arama kılavuzu

Kiralık arama sezonu yaklaşıyor. Geçen yaz kiralık ararken sistematik hareket etmiştik. İlk işimiz öncelikli kriterleri belirlemek olmuştu:

* Kira + Yakıt aylık toplam gelirin üçte birinden fazla olmamalı. Geliriniz 100 lira ise kira+yakıt 30 lirayı geçmemeli.

* Ev güneş görmeli (ısınmak kolay olsun), güneş sabah görünmeli (uyanmak kolay olsun) = güneydoğu cepheli.

* Ara kat olmalı. 1. kat olmaz çünkü genellikle çıkma yapılıyor, ısı izolasyonu sorunu oluyor. En üst kat yazın pişer, kışın donar, su sızıntısı olur. Risk almayın.


* Dairenin kendine ait otoparkı olmalı.

* Dairenin alanı 130m2 dolayında olmalı.

* İşyerine tek vasıta ile ulaşılabilmeli.

İnternet veya gazeteden seçtiğimiz daireleri bu kriterlere göre telefon elemesinden geçirmiş, gereksiz daire gezmelerini azaltmıştık. Telefonla elemenin ardından daireyi gezerken sıra ikincil kriterlere gelir:

* Kışları yakıt parasının artıp artmadığını sorun. Benim bir önceki evimde kışın 4 ay boyunca çift yakıt parası alınırdı. O durumda normal yakıt parası 10 lira ise 12 aylık ortalama 13.3 lira demektir.

* Otoparkın daire sayısına cevap verebilecek büyüklükte olup olmadığını kontrol edin.

* Bina 30 yıldan yaşlı olmamalı. Binanın yaşlı olması uzun süre oturmayı düşünüyorsanız yaşayacağınız su sızıntısı, kalorifer arızası gibi sorunlarla sık uğraşmanıza neden olur.

* Dairenin cam çerçeveleri, kapıları, zeminleri, banyo, mutfak ve tuvaletleri düzgün olmalı. Su sızıntısı olmamalı (tavanlarda su izlerine dikkat ediniz). Tüm camların kolayca açılıp kapandığını, yerlerine oturduklarını kontrol edin, kışın evin içine rüzgar esmesin.

* Daire işlek bir caddeye bakmamalı, gürültü olur.

* Evsahibi ve komşular makul (şehirleşmiş) olmalı. Örneğin apartmanın çoğu aynı sülaledense orada büyük olasılıkla sürü psikolojisi hakimdir, siz ayrık otu muamelesi görürsünüz. Apartmanın etrafı çoluk çocuk ile dolu ise huzuru unutun. Ev sahibi ile en az yarım saat konuşun, ne iş yaptığını, nasıl bir insan olduğunu öğrenmeye çalışın.

* Ev sahibi en az üç yıl oturma garantisi vermeli. Her ne kadar hukuki bir garanti yoksa da en azından sözle ifade edilmeli.

Beklentilerimiz yüksek olduğundan istediğimiz evi bulabilmenin tesadüflere bağlı olduğunu biliyorduk. Şansımızı arttırmak için tüm kanalları kullandık. Haftaiçi öğlenleri Hürriyet Emlak sitesinden baktık. Ümit vaadedenleri telefon elemesinden geçirip akşamları evleri inceledik.

Haftasonları internete ek olarak gazete ilanlarını da inceledik. Gazete ilanlarını çok az bilgi içerdiğinden çoğu telefon elemesinde döküldü.

Eve bakmaya gittiğimizde etraftaki emlakçılarla konuştuk. Emlakçının elinde o an istediğimiz gibi bir ev olmasa dahi kendilerine olmazsa olmaz kriterlerimizi, fiyat aralığını ve telefon numaramızı bıraktık. Bu yöntemle daha sonra çok sayıda eve bakma şansımız oldu.

Tanıdıklarımıza haber verdik. Çok az işimize yaradı.

Emlak arayışından notlar:

* Makul fiyata düzgün ev istiyorsanız 2 ay gece-gündüz ev aramanız gerekir.

* En revaçta kiracı profili yeni evli, karı-koca çalışan çiftler, hele bir de temiz yüzlü iseniz dadınızdan yinmez. Bizi görünce emlakçıların gözü parlıyordu (!)

* Google Map'te Çankaya mahalleleri'ni işaretledim. Misal artık Öveçler neresi biliyorum.

* Birlik mahallesinde rüzgar estiğinde Mamak çöplüğü kokusu olabiliyormuş.

* Fantastik kiralara örnekler:
** Portakalçiçeği sokaktaki lüks apartmanda giriş kat kirası = 900 Euro
** Dikmen vadisine bakan boklarda 2+1’ler en az 700 YTL. 3+1’ler pek bulunmuyor, bulunanlar da 1300$.

* Dikmen Keklipınarı/Akpınar/Karapınar/Cevizlidere’nin sorunu yamaca kurulu olması ve her halükarda yokuş yürüme gerektirmesi. Ayrıca trafik rezalet ve yolları genişletme olanağı olmadığından düzeleceği de yok. Şehir kültürü daha yeni başlıyor, sürü kültürü hakim.

* Batıkent'te metroya yakın ev bulunabilirse anlamlı, aksi takdirde Kızılay’a ulaşım rahatlıkla 1 saati bulur. Ayrıca Batıkent’te kaliteli ev bulmak öyle kolay değil, kiralık evlerin çoğu rezil.

* Eryaman’da evler 300YTL’den başlayıp 600 YTL’ye kadar çıkabiliyor.

* Konutkent kiraları Çankaya ile yarışıyor. Dağın başında olmanın tek avantajı yeni evde oturmak oluyor, bu da önemli bir avantaj tabi.

* Baktığımız evler arasında en lüksü Dikmen’deki Park Pınar evleri idi. Evlerde hiçbir kusur yoktu. Sadece havuzu fuzuli idi, büyük bir küvete benziyordu. Boşuna kasmışlar, çocuklardan başka kimse kullanamaz, herhalde broşürde havalı durur diye yapılmış. Ancak evlerin kalitesi moralimizi düzeltti, çünkü fahiş fiyatlarına rağmen berbat evler görmekten bunalmıştık. Park Pınar evlerine bizim gücümüz yetmedi, o ayrı.

Sonuç

Ankara’nın Çankaya ilçesinde kiralık bol. Fiyatlarda özel bir uçukluk yok. Her bütçeye uygun ev var. Kriterleriniz çoğaldıkça doğal olarak ev bulmanız güçleşiyor. İyi ev her zaman pahallı, kötü ev her zaman ucuzdur. İnsanın yaşayabileceği, yani kümesten bozma gibi görünmeyen evler arasında en ucuzları Dikmen’de idi.

Şu an oturduğumuz evden memnunuz ama bu evde karar kılana kadar 50-60 ev gezdik. Evin güneş alması çok önemli. Kesinlikle güneş görmeyen kuzey batı cephesinde oturmayın, çünkü güneş hem sağlığınızı hem de moralinizi etkiliyor. Fedakarlığı başka şeylerden yapın. Arabanız varsa mutlaka size ait otopark olmalı. Paranız yetmiyorsa o zaman ya arabayı satın ya da daha ucuz semtlerde ev arayın. Hergün park derdi çekilir şey değil.

Kiralık arama macerası sırasında her türlü desteği veren Nart kardeşimize tekrar teşekkürlerimizi sunarız.

mp3: Al Green - Love and Happiness