Sunday, August 24, 2008

Her yıl yeni birşey...

Her yıl yeni bir beceri edinmek üzerine Derya ile konuşuyoruz bu aralar. Düşününce epey vaktimiz var. Günde 8 saat uyursak uyanık vakit = 7*16 = 112. İşimiz günde 8 (mesai)+1 (öğle tatili)+2 (ulaşım)=11 saat, haftada 55 saat eder. Günde ortalama 2 saat yemeğe gitse haftada 14 saat eder. Haftada 7 saat günlük hazırlık (sabah traş/duş vs.), 5 saat de genel temizlik ve ütü benzeri işlere, 10 saat de spora gitse boş zamanımız = 112 - (55 + 14 +5 + 10 + 7) = 21. Diyelim %50 verimle çalışabileceğiz (eş/dost ziyareti, alışveriş vs.) = 10 saat. Bu vakti kıvır zıvır ile değil de bizi ileriye götürecek şeylerle değerlendirmek lazım. Yarın birgün istesek de değelendiremeyebiliriz (vakit olmayabilir, sağlık bozulabilir vb.). Vakit konusunda en büyük risk internet gezintileri/blog yazıları... Burada disipline olup katı süreler koymak lazım.

Unutmadan: Televizyon izleyerek hayatını boşuna harcamayı zaten bıraktın değil mi?

Benim ilgimi çeken alanlar: Müzik (gitar, piyano), resim (kara kalem), dans (ça ça, çeçen ve kaafe). Maksat sanatçı olmak değil, müziği/resmi/dansı anlayıp eğlenebilecek kadar beceri kazanmak.

Bu yıl için kendi adıma gitar ve piyano arasında karar veremedim. Sanırım en az yatırım gerektirecek olan ve ne kadar eforla ne kadar mesafe alınabileceğini bildiğim konu gitar. Geçmişte birkaç yıl klasik gitar dersi almışlığım var. Evde gitar mevcut zati. Günde ortalama 1 saat çalışsak haftada 7 saat eder (10 saatten az), bu süre mütevazi gitar becerisine yeter.


Şu hava sıcaklıkları 30 derecenin altına inerse gitarımı tekrar tozlu köşesinden alıciim (belki de piyano... dediğim gibi hala karar vermedim). Klasik eserlerin yanısıra eş dostu eğlendirecek şarkı repertuarı da hoş olur. Hüzünlü ağır şarkılar değil, mümkün mertebe neşeli şeyler (misal Sezen Aksu'nun söylediği Yalnız Kullar)... Sevdiğim klasik gitar parçaları (çoğunu çalabiliyor idim):

* Greensleeves video 1, video 2

* J. S. Bach: Air on a G String

* Francisco Tarrega: Etude in E Minor

* Luys de Narváez: Guardame Las Vacas

* Francisco Tarrega: Adelita

* Minuet in G by J.S.Bach

* Romance

* Bach: Bourree in E-Minor

* Adagio de Albinoni

* Spanish Dance No 2 (Oriental) by Enrique Granados

* Stanley Myers: Cavatina

* Isaac Albeniz: Asturias

* Francisco Tarrega: Recuerdos de la Alhambra

Saturday, August 23, 2008

Procrastination (erteleme)

İnsanlığın en büyük problemlerinden biridir erteleme, önemli işler dururken lüzumsuzluklarla vakit geçirme. İngilizcesi procrastination'dır ve çözümü ile ilgili literatür geniştir.


İşleri ertelemeden, bıçak kemiğe dayanmadan yapabilmek için bugüne kadar edindiğim tecrübelere dayanarak iki önerim var:

1. İşi daha küçük parçalar halinde yap.

2. İşin ne kadar zor/sıkıcı olduğuna değil, iş bittiğinde elde edeceğin faydaya, rahatlamaya odaklan.


Örnekler:

* Dağ gibi ütü birikmişse öncelikle sadece acil giyeceklerini ütüle. Enerjin oldukça diğerlerini de halledersin. Hem başta amacın bir gömlek ve pantolon ütülemek olduğundan ek olarak iki parça tişört de ütülersen beklenenden fazlasını yapmış birinin haklı gururunu hissedeceksin :P

* Blog yazarken müthiş bir yazıyı tek seferde çıkarmaya çalışmak yerine önce yazının ana çatısını kur, sonra yavaş yavaş araları doldur. İlla bir oturumda yazman gerekmiyor.

* Karmaşık bir optimizasyon yazılımı hazırlaman gerekiyorsa önce problemin anlamlı en basit halini kodla. Bu sırada hem daha düzgün düşünecek, hem de ne kadar çok düşünmediğin ıvır zıvır sorunu (text dosyası okuma, floating point sorunları vs.) çözmen gerektiğini göreceksin. Ayrıca elinde küçük de olsa çalışan bir ürün olacak, kendi kendini tebrik edeceksin.

* Spor amaçlı koşu öncesinde koşunun ne kadar yorucu olacağına değil, sonrasında yaşayacağın ferahlamaya odaklan.

* Tüm evi temizlemek yerine öncelikle mutfağı temizlemeyi hedefle.


Daha fazla bilgi için bkz. How to be more productive

Fotoğrafların kaynağı: http://stuff.thdesign.be/forum/varia/OS.html

mp3: Sezen Aksu - Yalnız Kullar

Şu gelen yar olaydı
Elinde nar olaydı
İkimiz bir gömlekte
Yakası dar olaydı

Thursday, August 21, 2008

Google Calculator

Uzun zamandır Google Calculator kullanıyorum. Özel olarak calculator diye birşey açmıyor, doğrudan google arama kutusuna yapmak istediğiniz hesabı yazıyorsunuz.

Bugün google'ın birden fazla birim içeren hesapları da yapabildiğini keşfettim. Örneğin şöyle bir dairesel hareket problemini ele alalım: Çizgisel hızımız 20 knot, açısal hızımız 5 derece/saniye ise çizilen dairenin yarıçapı metre cinsinden nedir? Normalde hızı m/s, açısal hızı rad/s birimine çevirip işlem yapardık. Ama google'da birimleri olduğu gibi girip 20 kts / 5 degrees/s= ? m yazıyoruz:


Başka ilginç hesaplamalar:

* 1000 dolar kaç lira eder?

* Dünyanın yarıçapı nedir?

* Mars’ın kütlesi nedir?

Bonus: American Rhetoric - Top 100 Speeches

mp3: Bach - Toccata and Fugue in D Minor (Phantom of the Opera)

Wednesday, August 20, 2008

Lessons from Challenger Disaster

The Challenger Disaster is a good case study of the importance of efficient engineering communication (and the perils of inefficient data presentation).


"Information designer Edward Tufte has used the Challenger accident as an example of the problems that can occur when information is presented unclearly. He argues that if Morton Thiokol engineers had more clearly presented the data that they had on the relationship between cold temperatures and burn-through in the solid rocket booster joints, they might have succeeded in persuading NASA managers to cancel the launch. Tufte has also argued that poor presentation of information may have affected NASA decisions during the last flight of the Columbia"

Edward R. Tufte, Visual Explanations:
[p.78]: “...a lack of visual clarity in arranging evidence is a sign of a lack of intellectual clarity in reasoning about evidence”

[p.52]: “Failure to think clearly about the analysis and the presentation of evidence opens the door for all sorts of political and other mischief to operate in making decisions. For the Challenger, there were substantial pressures to get it off the ground as quickly as possible... Had the correct scatterplot or data table been constructed, no one would have dared to risk the Challenger in such a cold weather.”

[p.53]:”...there is a great difference between giving orders to a mathematician or a philopher and giving them to a merchant or a lawyer; and demonstrated conclusions about natural and celestial phenomena cannot be changed with the same ease as opinions about what is or is not legitimate in a contract...” -- Galileo Galilei, Letter to the Grant Duchess Christina of Tuscany, 1615

Remembering the Mistakes of Challenger:
"The teleconference resumed and NASA heard that Thiokol had changed their mind and gave a recommendation to launch. NASA did not ask why. ‘That was stupid on our part, that was dumb,' said Lovingood. 'We should have said 'give us your rational for changing your mind' but a guy sits in a meeting, that is a good for launch meeting and he doesn't stand up in front of the train to stop it, he's go. No one stood up, so everyone was go for launch."

Lessons learnt:

* Engineers should learn how to present technical information clearly (read Tufte)

* Managers should have a basic understanding of risk (like what safety factor is, how safe launch probabilities are calculated)

* Customers should not intimidate subcontractors (duh!)

* Customers should not only question decisions that are against their wish, but also decisions that are in line with their desires

Copy of telefax sent to Kennedy and Marshall centers by Thiokol detailing the company's final position on the January 28 launch of mission 51-L. Source: http://history.nasa.gov/rogersrep/v1ch5.htm

Finding latitute and longtitude in Google Maps

Although Google Earth displays latitude and longitude information, Google Maps does not show latitude and longitude.


If you want to obtain latitude and longitude in Google Maps, you can do the following (from Obtaining Geographic Coordinates):
Find the place you require coordinates for, and double click on it to centre the map around that point. Then click the "link to this page" link, and the coordinates (in degrees and parts of a degree in decimals) appear in the address bar, eg "http://maps.google.co.uk/?ll=51.455558,-2.605047&spn=0.032304,0.069523". In this case the latitude is 51.455558, and the longitude is -2.605047. The reverse is possible by entering the lat and long into the search bar, with a space between them.

Another way is to go to http://pagesperso-orange.fr/universimmedia/geo/loc.htm

Saturday, August 16, 2008

Arı Problemi

Köyde sayıları rahatsız edici boyutlara ulaşan kızıl arıları (eşek arısı) kontrol altında tutmak için Wasp Traps sitesinde anlatılan basit tuzağı yaptım.


Kısa zamanda pet şişenin içi arı ile doldu ve arı sorunu hafifledi.


Tuzağı basitçe anlatacak olursak:

* 1 litrelik pet şişeyi üst kısımdan kes
* Şişeye biraz su doldur, suya biraz sıvı sabun koy (suya düşen arıların ölümünü çabuklaştırmak için)
* Kestiğin ağız kısmını ters çevirip şişeye sok ve bantla
* Dip kısma (şişe kapağının olduğu yere) reçel, bal benzeri arıları çekecek bir yiyecek sür
* Yiyeceği günde iki kez tazele

Arılar reçele geldiğinde aşağı düşüyor ve bir daha da çıkamıyorlar. Sanırım hem zekaları, hem de uçuş kaabiliyetleri yetersiz kalıyor.

Tabi bu tip tuzak ve ilaç işlerine arılar bizi canımızdan bezdirmedikçe girmiyor, canlıların yaşam hakkına saygı gösteriyoruz.

Friday, August 08, 2008

Gücüksu Hikayeleri

Annemlerin çocukluğu zamanında depremlerin sebebi şöyle açıklanırmış: Dünya bir öküzün boynuzları üstünde durur, öküzün etrafında da bir sinek dolanırmış. Öküz sineği kovalamak için kafasını salladığında deprem olurmuş. Bu inanış çok eski çağlardan gelmektedir. The Iranian:
In Persian popular belief the origins of earthquakes are attributed to the position of the globe on the horns of a bull, itself resting on a fish. When the bull is tired or, according to others, when there is too much injustice in the world, he becomes impatient and shifts the globe from one horn to the other, with resulting earthquakes.

Aşkaabat'taki deprem heykeli
Güneş tutulması sırasında da teneke kutulara vurarak ve silah atarak gürültü edilirmiş. Kimse nedenini de bilmezmiş. Sanırım bu adet Çin'den gelme. Çin'de güneş tutulmasının güneşi yutmaya çalışan bir ejderhadan dolayı olduğuna inanılırmış. Çinliler ejderhayı ürkütüp kaçırmak için ellerinden geldiği kadar gürültü yaparlamış ve tabi her seferinde başarıya ulaşırlarmış. Bkz. The Sun Eating Dragon.


Gördüğüm kadarı ile soru sorma bizim nesilde izin verilen bir beceri. Bizden öncekilerin ya aklına "peki hacı o öküz neyin üstünde duruyordu" diye sormak gelmiyor veya soranlar muhtemelen "bre zındık" benzeri tepkilerle canından bezdiriliyordu. Tüm soruların anası olan "bu sonuca nasıl ulaştın" sorusu ise bizim nesilde bile henüz çok yeni bir bakış açısı.

Hazır hızımızı almışken biraz daha anlatalım:

* Gücük'te kocasının başka bir eş daha alacağından şüphelenen kadınlardan muska/büyü işine meraklı olanlar (misal babaannem) tedbir olarak kocasının çorbasına bir miktar leylek boku karıştırır, böylece erkeğin hevesinin geçeceğine inanırmış. Başka biriyle evlenme hevesini bilmem ama tarhana çorbası hevesini kaçıracağı kesin (!)

* Geçenlerde annem elektrik kurumunu aramış. Köyde bir elektrik telinde sorun varmış, annem de yangın çıkabileceğinden endişeliymiş. Karşısındaki görevli ile dialog:

Annem: İyi günler, bizim köyde bir elektrik teli sorunu var, yangın çıkabilir diye korkuyorum. Bakması için birini gönderir misiniz lütfen?

Görevli: İnşallah çıkmaz yenge, inşallah çıkmaz.

Annem: Tamam inşallah da bir görevli gönderir misiniz?

Görevli: İnşallah birşey olmaz yenge, inşallah birşey olmaz.

Annem: Kardeşim, anladık da önce tedbir alalım, sonra inşallah...

Görevli: Herşey inşallahla başlar, ne yani sen inşallah'ın gücüne inanmıyor musun?

Annem: Bakınız, kuzum...

Görevli: ...birtakım spastik laflar daha...

Annem: Allah'ından bulasın! (Telefonu kapatır)

Bkz. Kadercilik

Wednesday, August 06, 2008

Londra seyahati

23-27 Temmuz tarihlerinde Londra'daydık. Londra'da en dikkat çekici olan kalabalık ve yüksek tempo idi. Caddelerin darlığından yan yan yürümek pek nasip olmuyordu. Bir de hep soldan yürümek gerekiyordu.

Melbourne House Hotel'de konakladık. Oteli beğenmedik çünkü klima yoktu ve caddeye baktığından geceyarısına kadar gürültü oluyordu. Hava da bunaltıcı olunca rahat etmedik. İyi yanları otelde kettle olması, sabah kahvaltısı dahil olması ve yardımsever çalışanlardı. Ama oteli önermem.


Yemek konusunda Londra daha rahattı. Kaldığımız otelin yakınında Sainsbury's vardı. İçindeki yemek seçenekleri Paris'teki Monoprix'ten çok daha fazlaydı. Diğer alternatif de Tesco marketleri. Favori yemeğimiz makarna üstü ton balığı salatası oldu. Otelde kettle olduğu için makarna yapabildik.

Londra metrosu başarılı, herşey gayet açık seçik. Kendinize bir Oyster kart alıp lazım oldukça bu karta para yüklüyorsunuz. Yine de her seyahat 1.5 pounda patlıyor. Tek sıkıntı aşırı kalabalık, hele de iş çıkış saatlerinde... Resmen sele kapılıyorsunuz. Metronun kendisi de acaip gürültülü çalışıyor, bağırmadan anlaşmak imkansız. Eğer uzun mesafe gidecekseniz her durağın 3 dakika süreceğini düşünerek hareket edin, metro demek ışınlanmak demek değil (biz bir randevuyu kaçırdık bu yüzden).

Gezdiğimiz yerler:

Science Museum (bilim müzesi), giriş bedava. Simülatör 4 pound, son derece gereksiz. Müzenin güzel yanı interaktif olması. Özellikle küçük çocukların ilgisini çekecek oyunlar mevcut. Daha yeni yürümesini öğrenmiş çocukların ne yaptıklarını pek anlamadan da olsa bilim ile eğlenceli bir etkileşime girmelerini görmek güzeldi.

Natural History Museum (doğa tarihi müzesi), giriş bedava. Science Museum'un hemen yanında.






Buckingham Sarayı. Sarayın etrafı mahşer günüydü, sarayda da bir numara yoktu, içini zaten gezemiyorsunuz.



London Eye, giriş 16 pound, sıra yarım saat. Önemli birşey değil, es geçilse olur.




Hyde Park. Güzel ferah bir yer. Londra şehir kalabalığından kurtulmak için birebir.








London Aquarium, 13.5 pound. Büyük bir akvaryum, tam boy köpek balıkları var, gidilebilir.





Otelde internet bilgisayarı yoktu, ama yakında bir halk kütüphanesi vardı. Orada randevu alarak bedava internete bağlanmak mümkün. Her kesimden vatandaşın kütüphaneyi kullanıyor olduğunu görmek hoşuma gitti. Bunda kütüphaneden bilgisayar oyun ve film dvd'lerinin de alınabiliyor olması etken. Bizdeki tozlu, sıkıcı kütüphane görüntüleri ile tezat oluşturuyor.

Dediğim gibi, Londra kalabalık, öyle müthiş bir mimari de yok. "Acep nasıl para kazanırız" diye London Eye, Dungeons, Madame Tussauds gibi şeyler uydurmuşlar. İnsanlar şaşırtıcı derecede pis, sağa sola çöp, şişe atmaktan rahatsız olmuyorlar. Londra için söyleyebileceğim özellikle Paris'ten sonra yorgun argın ve klimasız bir otelde kalarak gitmeye değmediğidir. Zati yarısını da gezmedik. Özel bir nedeniniz yoksa Londra'yı boşverin mirim.



mp3: Kara gözlüm (Ayırmasın mevlam)

Tuesday, August 05, 2008

Üniversite Sıralaması

ODTÜ-Mezun'dan gelen email'de Webometrics isimli bir üniversite sıralama sitesinden bahsediyordu. Siteyi inceledim, anladığım kadarı ile sıralamada kullanılan kriter üniversitelerin internet üzerinde ne kadar zengin şekilde yer aldıkları (bkz. Methodology). Dikkatimi çekenler:

* İlk 3: MIT, Harvard, Stanford

* İlk 25 üniversitenin tamamı Amkerikan. İlk 200'ün 106'sı Amerikan. Almanya 3., Norveç 10., Türkiye 29. sırada (bkz. Distribution by Country):


* ODTÜ 390. sırada. İlk 500'deki diğer üniversiteler Boğaziçi (455) ve Bilkent (489). İlk 4000'de yer alan son üç üniversitemiz: Osmangazi (3549), Atatürk (3571), Işık (3622) (bkz. Universities of Turkey).

* Suudi Arabistan'daki King Saud Üniversitesi 380. sırada, yani ODTÜ'nün üstünde ! Bkz. Top Arab World

İş desteksiz övünmeye geldiğinde mangalda kül bırakmayan yurdum insanı/yöneticisi tez zamanda "ayinesi istatistiktir kişinin, lafa bakılmaz" demeli ve aklını başına devşirmelidir.