Devlet ihalelerinde hilenin ("ihaleye fesat karıştırmak") önüne geçmek için sürekli artan karmaşıklıkta kanunlar çıkarılır, ne kadar kararlı olunduğunu dair demeçler verilir. Mevcut ihale algoritmasını inceleyelim:
1. Hizmet talebi ile mevcut karmakarışık tüzüklere göre ihale açılır. Temel kurallar:
- İhale duyurulur (sanırım resmi gazetede)
- En az üç farklı fimadan teklif alınması gerekir
2. Hizmeti sunabilecek firmalar tonla belge hazırlayarak ihaleye başvurur ("zarf atar")
3. Mevcut başvurulardan "en uygun" olan seçilir. Seçimi yapanların akıl sağlıkları açısından en rahat yol en ucuz teklifi vereni seçmektir. En ucuzun dışındaki seçildiğinde murakıplara (bir çeşit müfettiş) kan ter içinde açıklama yapmak gerekir. Aslında en rahatı hiç ihale, dolayısı ile de hiç iş yapmamaktır. Mevcut denetim mekanizmaları iş yapanı canından bezdirebilir.
4. İş tamamlanınca para ödenir.
İhale hilelerinde hizmeti talep edenin hile yapması nispeten azaltılabilir. İki mekanizma söz konusu:
a) Vicdan, aile terbiyesi gibi elle tutulamayan şeyler
b) Kanunlar (sadece üçkağıda azimli insanların işini arttırır, önleyemez)
Ancak hizmeti sunanların üçkağıtlarını önlemek çok daha zor. Üçkağıt yöntemlerine bakalım:
- İhale olmaması için söz konusu iş ihale bedelinin altında kalan alt parçalara bölünür, her alt parça da "dost" firmalar tarafından yapılıyormuş gibi gösterilir, i.e. faturayı "dost" firmalar keser. Böylece hiç ihale bürokrasisi olmadan iş bağlanır. En büyük sorun işleyebilmesi için müşteri işbirliğinin gerekmesidir.
- Firma birkaç tanıdık firma ile ihaleye katılır, aslında teklifi veren tek firmadır.
- Katılmak isteyen diğer fimalar rüşvetle, tehditle sindirilir. Meblağ arttıkça tehdit işlevini daha şöhretli kişiler yerine getirmeye başlar (örnek: İnci Baba, Alaattin Çakıcı)
- Zavallı müşteri sonucu belli bir ihale ile hizmet almak zorunda kalır.
Şimdi denebilir ki "ihale gazetede duyruluyor, tehdit edilenler hakkını mahkemelerde arasın". Memleketin hukuk mekanizmalarının ve hukuk kadrolarının verimliliği ortada. İşin daha da vahimi mahkemeleri tartışmak tabu. Herhangi bir borcu mahkeme kararı ile tahsil etmeyi bir deneyin. Bir yakınım 4 yıl süren mahkeme sonunda davayı kazanır (miktar 30 Milyar), ancak davalı yargıtaya götürür mevzuyu ve dava yargıtay raflarında tozlanır. Geriye iki yol kalıyor: a) Vazgeç b) Yukarıda bahsettiğimiz tehdit mekanizmasını işlet.
Hukukla ilgili iki parantez:
- Dava süresince kararı etkileyebilecek konularda yayın yapmama kuralı var ki memleketteki dava sürelerine bakarsak mahkemelere aksetmiş olaylar hiçbir zaman tartışılamayacak gibi gözüküyor.
- Kanunların esas amacının vatandaşın haklarını korumak değil, devletin haklarını korumak olduğu gibi bir inanç var içimde.
İlerleyen yazılarda değiniriz.
Belediyelerle ilgili durum: Belediye ihalelerini kazanacak olan nihayetinde başkanın seçim masraflarını karşılamış kişi/kurumdur. Belediyelerle çalışmak pek arzulanmaz zaten çünkü belediyeler borçlarını ödemeleriyle meşhur değildirler.
Çözüm önerilerim:
1. İhalede sorumluluk alacak kişileri "dikkatli" seç. İnsan kalitesini arttır --> Eğitim
2. Kanunları karmaşıklaştırma, basitleştir. İhale yapanları canından bezdirme. Üç kağıt yapan zaten yapıyor. Bırak iş yapan rahat etsin.
3. Şu hukuk mevzusunu hallet. Etkin bir hukuk sistemi olmadan diğer öneriler işlevsizdir.
4. Vatandaş olarak kötü hizmet sunanların canını sıkalım. Bağırıp çağırmadan, kararlı bir şekilde yapalım, bol bol mizah kullanalım, dalga geçelim. Bloğumun bir amacı da budur. İnternet çok faydalı olabilir.
"Sevgili okur", senin bildiğin başka üçkağıtlar/çözüm önerileri varsa duyalım, analizi derinleştirelim.
Elin oğlu nasıl tedbirler almış aceba?
Saturday, November 05, 2005
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
1 comment:
Aman aga öle İnci Babanın resimleri felan sonra senden olmayalım.
Post a Comment