Caddenin iki tarafında sıralanan elektrik direkleriyle yere çakılmış büyük yassı yılanlara benziyen [sic] kaldırımlar başı ezilen canavarlar gibi ortalığı sarsan bir şiddetle kıvranmaya, kendilerini yerden yere çarpmıya [sic] başlamışlardı.Beyaz Öküz'deki kadın kahramanımız Zeli'nin iç dünyası ile Derya'nınki arasında ilginç bulduğum benzerlikler vardı. Son öykü olan Babama Mektup ise henüz hiçbir kitabını okumadığım Oğuz Atay hakkında epeyce ipucu barındırması bakımından öğretici idi [s.199]:
...Allah kimseyi genç yaşta anasız babasız bırakmasın filan diyorum. Sana oranla daha "münevver bir zat" sayıldığım ya da kendimi öyle sandığım için, bu yargıya "filan" sözünü eklemeyi de ihmal etmiyorum.Dikkatimi çeken husus öykülerin biri hariç (Bir Kasabanın Ruhu) geriye kalan onbirinin kederli ve kasvetli öyküler olmasıydı. Kitaptaki yazarların edebiyatın insanı tanımada çok güçlü bir araç olduğu argümanına katılmıyorum. Hele hele de böyle iç burkan öykülerle insanı tanımaktan çok mazoşist dürtülerimizi tatmin ederiz.
Aceba bu "edebiyat insanı tanıtır" iddiası Oğuz Atay'ın babasının yazdıklarını "uydurma" diye küçümsemesinden kaynaklı bir kendini ispat, "edebiyat faydalıdır" deme çabasının sonucu mu? Bence edebiyatın klasik manada faydalı olması gerekli değildir, böyle bir iddiada bulunmak yersizdir. Sosyoloji, psikoloji varken edebiyatın ne kendimizi ne de başkalarını anlamamıza yardımı olmaz. Edebiyatın ve sanatın asıl değeri kendi duygu yelpazemizi genişletmesi, günlük hayatta pek hissetmediğimiz yoğunlukta duygular yaşatmasıdır.
Güncelleme 5 Aralık 2017: Benzer bir düşünceyi ifade eden video:
music:
* Nazan Öncel - Dillere Düşeceğiz Seninle
* Nazan Öncel - Boncuk
* Yeliz - Yalan
* Diamond Style Productions - Every Single Day
No comments:
Post a Comment