Monday, February 26, 2007

Kartalkaya'da kayak

Kışı sevmemi sağlayan kayak aktivitesini nihayet tekrar edebildim. Ankara Dağcılık ve Kış Sporları Kulübü organizasyonu ile günübirliğine Bolu Kartalkaya'ya gittik. Diğer opsiyon Tempo Tur. Tesisler Grand Kartal Otel'in olduğu taraftaydı (diğer taraf Dorukkaya Otel).

Yolculuk Pazar günü sabah 6'da Tunus caddesinden başladı. Saat 10 gibi Kartalkaya'ya ulaştık, 10:30 gibi de kaymaya başlamıştık. Akşam 17:30'da Kartalkaya'da başlayan yolculuk 20:30'da Ankara'da tamamlandı.

Mali döküm:
Ulaşım + lift pass: 97.5 YTL (Tempotur'da 110 YTL)
Kayak + bot + baton kirası: 30 YTL (Dorukkaya tarafında 50 kaat olduğu söyleniyor)
Öğle yemeği (1 köfte ekmek, 1 sucuk ekmek, 1 kola): 28 YTL
Sıcak çikolata: 5 YTL
TOPLAM: 97.5+30+28+5 = 160.5 YTL

Yanında şunları götür:
Eldiven
Bere
Kayak gözlüğü
İç don
Yedek çorap
Küçük havlu

Hava berrak ve nefisti. Çok eğlendim. Günübirlik yorucu olur, rezillik olur diye endişelendim önce. Efendi olup kendimi harap etmeyince hiç de öyle olmadı. Zaten iki gün üst üste kayacak bünye bende yok. Derim ki maddi gücü yeten bilcümle gençlik günübirlik kayak işine girsin.




İlgimi çeken bir husus bayan sayısının çokluğu idi. Hipotezim: Kayak ciddi bedensel aktivite gerektiriyor ve bir nebze de riskli, öyle "ay tırnaam kırıldı" diyen kesimi üzer. Ama kıyafetleri çok cicili bicili, modaya uygun şeyler olunca gidiyor klasik uyuz bayan zihniyeti geliyor ekşinvumın :P

Teknik not: Düzgün düşmek mühim. Tam kıç üstü düşmek ani rektal tuşe etkisi yapıp ciddi basınçlara neden oluyor ve fena halde can yakıyor. "Eyvah patladı galiba" paniği de olabiliyor ama sızı azalınca rahat bir nefes alıyorsunuz. Azıcık yan düşmeye gayret edelim.

İkinci olarak da batonları (kayarken kullandığımız iki sopa) kendimizden uzaklaştırmaya dikkat edelim, zira önümüzde kalırsa bi tarafımıza girer mazallah.

Son olarak da aşırı hızlanmayalım. Hız yüksek olunca ustalık para etmiyor ve berbat düşüşler yaşanabiliyor. Ayrıca dizlere zarar, yok yerden menisküs olmayalım şimdi. Dünya şampiyonluğunu hedeflemeyin, keyfini çıkarın.

Onun dışında her düşmeden önce "bu sefer işim bitti abi" deseniz de bişey olmuyor çünkü kar yumuşak, e sizde de iki gram akıl vardır (inşallah).

4 comments:

Nart Bedin Atalay said...

Kartalkaya olayi nefismis. Lakin insanin kanina adrenalin pompalanmasini ve olum anini tekrar tekrar yasamayi sevmesi gerekiyor sanirsam. :P

Lakin senin tek basina oldugun fotorafta, arkada sagda gorunen sirtin egimini gordugumde pompolanan adrenalin bana bir sene yeter sanirsam.

Abicim ordan kaymiyorsunuz degil mi!!

Rahmi Lale said...

Yaw ben halen cesaret edemiyorum. Geçenlerde çok feci bir denge kaybı sonucu bugüne kadar hiç olmadığı bir şekilde çanağın en hassas bölgesini 12 den zemine oturtmuşluğum var ki, nefesim kesildi bir süreliğine. Ayağa tekrar kalkabileceğimi tahmin etmiyordum.
Bir de ne zaman bu tür bir düşüş hadisesi olsa bizim baldız akla geliyor: Hatun kişi 'snowboard' yaparken düş, kuyruk kemiğini bük. Toktor naciz amca demiş tek yol fiziksel olarak kemiği yerine geri oturtmak, e en kısa yol hangisi artık siz tahmin edin! Kızcağız tıbbi boynunu bükmüş tabi, lakin her düşüşümde 'ulan kayma sevdasına bekaretten olacağız!' diye tasalanmadan edemiyorum... Ve bundandır ki halen ne 'snowboard' ne de 'telemark' denemişliğim yok. Boynu bükük izliyoruz seni Şamilziim.

Anonymous said...

Gıpta ile seyrediyorum kayak faaliyetlerini Şamil'ziim. Seyretmekten fazlasını da yapamıyorum maalesef.

Hayatımda ilk (ve muhtemelen son) kez Norveç'te kaydım. Hatırladığım kadarıyla cross country gayet lezzetli bir aktivite idi ama eğim bi dereceden sonra beni bozdu. "Bi derece" derken, 1 (yazıyla "bir") dereceyi kastediyorum!...

:-)
Nesij

Samil Korkmaz said...

Yav siz amma tatlısu datlılarıymışsınız. Eğimi gören tırsıyor! Aşalım bunları, coşalım eğimlerde :P