Sunday, September 23, 2007

How to Do Philosophy

How to Do Philosophy: "It's very valuable in practice to have a deep understanding of what you're doing; even if you're never called on to solve advanced problems, you can see shortcuts in the solution of simple ones, and your knowledge won't break down in edge cases, as it would if you were relying on formulas you didn't understand."

Friday, September 21, 2007

2007 ÖSS sonuçları

Bu yılki ÖSS'de sizce sayısal puanda en yüksek puanı hangi bölüm almıştır? Elektronik? Bilgisayar? Yanıldınız. 2007 ÖSS'de Türkiye'nin en yüksek sayısal puanı ile girilen yer Boğaziçi Matematik Öğretmenliği! Üstelik bu durum sadece Boğaziçi'ne ait bir istisna da değil.

Örneğin ODTÜ ilköğretim matematik öğretmenliği ODTÜ elektronik ile aynı puana sahip! Benim en gücüme gidense Gazi matematik öğretmenliğinin bile Hottii makina mühendisliğinden daha yüksek puana sahip olması ;P Aşağıda kısa liste var (kaynak: 2007 ÖSYS Yükseköğretim Programlarına Yerleşen Adayların Puan Ortalamaları):


Biri bana bu durumu açıklasın lütfen. Nedir matematik öğretmenliğinin dayanılmaz cazibesi? Hadi matematik bölümü olsa diyeceğim ki idealist matematikçi tipler var. Öğretmenlik için aklıma gelen tek neden dershanelerde matematik öğretmenlerinin paraya para demediğinin sanılması ama gerçek çok farklı (bilahare yazacağım).

Gelelim illere göre sayısal puanda başarı durumuna... Süper zeki medyamızın yaptığı gibi toplam kazanan sayısına değil de ortalama puanlara bakarsak Sezar'ın hakkını Sezar'a vermiş oluruz. 2007 ÖSS sayısal puan ortalaması sonuçlarına göre il sıralaması (kaynak: 2007 ÖSS'ye İlişkin Sayısal Bilgiler):


İlgimi çeken noktalar:

* Ankara başkent olmayı hakediyor. Denizli ve Eskişehir güzel insanlar yurdu :P. Eğer çocuğunuzun ileride doktor/mühendis olmasını istiyorsanız bu illere yerleşeceksiniz ;)
* Çorum namının üstünde bir başarı sergiliyor.
* İstanbul yerlerde sürünüyor. İzmir'lilerinse artık gezip tozma ve süslenmenin yanısıra eğitimle de ilgilenmesi gerekiyor :P
* Memleketim olan K.Maraş ortalarda kendine yer bulmuş, fena değil.
* Son sıraları doğu-güneydoğu illeri alıyor.

Önerim futbol ligi benzeri bir il ligi oluşturulması ve ÖSS sonuçlarına göre dipte kalan illerin ilçe statüsüne düşürülmesi, yerlerine başarılı ilçelerin il yapılmasıdır. Belki o zaman biraz daha ciddiye alınır bu işler :P

2007 ÖSS'ye ait diğer sayısal veriler için bkz. ÖSYM sayısal bilgiler sayfası.

Sunday, September 16, 2007

Tabak çanak zulmüne son!

Geçenlerde tabak çanağı mutfaktaki raflara dizerken karşılaştığımız yer sıkıntısı tabak çanak konusunu sorgulamama yol açtı. Hakkaten bu kadar çeşitli tabağa ihtiyaç var mıydı yoksa daha sade bir yaşama yelken açılabilir miydi?

Aşağıda elimizdeki tabak çeşitlerini görüyorsunuz:


Tam 13 adet tabak çeşidimiz var. Salata tabakları vs. dahil değil üstelik.

Yaptığımız detaylı analizlerden insan evladına aslında üç çeşit kabın gayet güzel yeteceği sonucunu çıkardık. Normal yemek için bir tabak, çorba için bir kase, bal/reçel için küçük bir kap yeterliydi. Öyle meyve için ayrı, peynir/zeytin için ayrı, kuruyemiş/dondurma için ayrı vs. vs. kaplara hiç gerek yok idi. Yukarıdaki tabak çanağı gerek/yeter filtresinden geçirdiğimde aşağıdaki sonucu elde ettim:


Tabak çeşidi bu kadar olsa herşeyi dizmek, gruplamak, sık kullanıma göre rafları organize etmek süper kolay olurdu.

Peki eşim bu analizle ikna oldu ve biz sade bir hayata merhaba dedik mi? Cevabı tahmin ediyorsunuzdur...

mp3:
* Heaven's Open - Michael Oldfield
* Flower duet
* Au Fond du Temple Saint

Personal knowledge management

We are people who take personal improvement seriously, i.e. when we decide that a course of action is both logical and important we have the self discipline to act, to execute. I think personal knowledge management is a relevant concept. Skills associated with personal knowledge management:

* Reflection, continuous improvement on how the individual operates.

* Manage how and when the individual learns.

* Information literacy. Understanding what information is important and how to find unknown information.

* Organizational skills. Personal librarianship? Personal categorization and taxonomies.

* Networking with others. Knowing what your network of people knows. Knowing who might have additional knowledge and resources to help you

* Researching, canvassing, paying attention, interviewing and observational 'cultural anthropology' skills

* Communication skills. Perception, intuition, expression, visualization, and interpreting.

* Creative skills. Imagination, pattern-recognition, appreciation, innovation, inference. Understanding of complex adaptive systems.

* Collaboration skills. Coordination, synchronization, experimentation, cooperation, and design.

See also personal wiki

Thursday, September 13, 2007

Olasılık sorusu

Olasılık zayıf olduğum konulardan biridir. Aksi gibi önemli pek çok problem olasılıkla alakalı. Pratik bir problemin basitleştirilmiş halini çözmeye çalışacağız bugün.

Problem şu: Birbirinden farklı dört topumuz var. Topları rastgele gruplarsak topların iki gruba ayrılma olasılığı nedir?

Şimdilik genel formülünü bulamadığımdan amele yoldan çözmeye çalışalım. Onun için de tüm olası durumları yazıp içlerinden iki grubun oluştuğu durumların sayısını bulmalıyız. Toplara A, B, C, D dersek tüm olası durumlar şöyle:


Görüldüğü gibi topları toplam 15 farklı şekilde gruplamak mümkün. Bunlardan yedi tanesinde iki grup oluşuyor. Öyleyse topları rastgele grupladığımızda ikili grup oluşma olasılığı 7/15'tir.

İyi hoş da top sayımız misal 20 diyelim. O zaman bunu elle yapmak kasar. Genel çözüm yolunu bilen beri gelsin.

Soru 2: Toplar farklı değil de birbirinin aynı olsaydı olasılık 2/7 mi olurdu?

Sözlerimi bir alıntı ile bitiriyorum:

"Most real-life problems contain elements of uncertainty. In some models we may introduce random elements to account for uncertainties in human behavior. In other models we may be unsure of the exact physical prameters of a system, or we may be unsure of the exact physical laws that govern its dynamics. It has even been suggested in some cases that physical parameters and physical laws are essentially random - for example in quantum mechanics. Sometimes probabilities are introduced into a model as a matter of convenience, sometimes as a matter of necessity. In either case, it is here in the realm of probability that mathematical modeling becomes most intersting and useful."

- Mark M. Meerschaert, Mathematical Modeling, Second Edition, Part 3: Probability Models

Sunday, September 09, 2007

Kullandığım yazılımlar ve yedekleme stratejisi

Günlük işlerimde sıkça kullandığım yazılımların listesini yaptım. Bu liste hem ne kadar çok şeyi bilmek gerektiğini, hem de bilgisayarı baştan kuracak olsak ne kadar zamana ihtiyacımız olacağını gösteriyor. Ayrıca özel ayarlamalar (Word template, IDE preferences, video codecs...) için harcanacak süre de cabası.

Biliyoruz ki bilgisayarlar ve yazılımlar insan yapısı şeyler. Sabit diskler ve anakartlar yanar, işletim sistemleri göçer. O gün geldiğinde eyvah demek çok geç olabilir. Yedeklemekten başka çaremiz yok kardeşim!

Yedekleme işini iki farklı şekilde düşünmek lazım. Birincisi sistem ayarlarının ve yazılımların, ikincisi ise verilerin (belgeler, resimler vb.) yedeğini almaktır. En güzeli sabit diski C ve D diye ikiye ayırmak, C'ye işletim sistemi ve yazılımları kurmak, D'de ise kendi verilerimizi (My Documents vb.) tutmaktır. Gerçi böyle bir ayrıma illa ihtiyaç yok, sonuçta yedeklemeler dizin bazında yapılabiliyor.

Göçmüş bir bilgisayarı baştan işletim sistemi + diğer tüm yazılımlar ve ayarlarla kurma işlemini kısaltmanın en kolay yolu Norton Ghost ile C'nin image'ını almak. Norton Ghost bir seferde tüm sistemi geri getiriyor, tek tek herşeyi yeniden kurmak ve ayarlamak gerekmiyor. Tabi arada ciddi donanım değişiklikleri (IDE sabit diski SATA disk ile değiştirmek gibi) yapmamış olmanız lazım. Önerim image alma işlemini her donanım değiştiğinde veya en az yılda bir kez harici sabit disk (örnek: PHILIPS SPE3040CC 400GB) veya flash drive (örnek: CODEGEN 300GB) kullanarak yapmaktır.

Kendi verilerimizin yedeğini ise daha sık, mesela haftada bir gibi zaman aralıklarında almalıyız. Bu işlem için ise SyncToy'u öneririm.

Bir diğer yedekleme yöntemi de dosyaları internete aktarmaktır. Misal ben tüm fotoğraflarımı Picasa ile internete yüklerim. Hem yedeklemeyi sağlıyor, hem hırsızlıktan, yangından etkilenmiyor, hem de başkaları ile fotoğraflarımı paylaşma fırsatı tanıyor. Genel yedekleme için ise Rapidshare gibi servisler var ama çok miktarda veri transferinde (>1 GB) internetin yavaşlığı yüzünden ananız ağlayabilir. Bence ancak az sayıda kritik dosya için kullanılabilir.

Versiyon kontrol da yedekleme başlığı altında düşünülebilir ama bence sıradan vatandaşı çok ilgilendirmiyor.

Bloğun başında bahsettiğim kullandığım belli başlı yazılımların listesi şöyle:

1. Windows XP (kurulum için gerekli süre: 120 dakika, akabinde güncellemeler için de süre geçiyor)

2. Internet Explorer (XP ile birlikte kuruluyor)

3. Microsoft Messenger (XP ile birlikte kuruluyor)

4. Total Commander

5. SyncToy

6. Microsoft Office 2003 (Outlook, Word, Excel, Powerpoint, Visio)

7. Adobe Acrobat Professional

8. MathType

9. Matlab

10. Microsoft Visual Studio .NET

11. Delphi 7

12. Windows Media Player (XP ile birlikte kuruluyor)

13. Microsoft Paint (XP ile birlikte kuruluyor)

14. Jasc Paint Shop Pro

15. Windows Picture and Fax Viewer (XP ile birlikte kuruluyor)

16. Picasa

17. Microsoft Visual Source Safe

18. Symantec antivirus

19. Quicktime

20. Google Toolbar

21. Google Earth

22. Google SketchUp

23. Google video player

24. Limewire Pro

25. Norton Ghost

26. Visual AssistX

27. Ulead Video Studio

28. Divx

29. Xvid

30. NVidea DVD decoder

Tuesday, September 04, 2007

Suudi Arabistan

Geçenlerde Suudi Arabistan'da çalışan bir arkadaşımla sohbet ettik. Epey fantastik bir memleketmiş. Bugün de Suudi Arabistan'da çalışmış bir Amerikalı'nın izlenimlerini okuyunca "blog zamanı geldi" dedim. Zati benim bloglar genellikle şöyle oluşur: Önce taslak olarak notlar alırım, bilinçaltında pişer onlar. Sonra bir gün benim düşüncelerimi biri güzelce anlatır ve dayanamaz yazarım.

Önce arkadaşımın anlatıklarını sıralayayım:

* Suudi Arabistan kimseye turistik vize vermiyor. Ülkeye girmenin iki yolu var: İş için veya hac için. Hacda havaalanı, Mekke ve Medine dışındaki yerlere gitmek yasak. Suudi Arabistan’a çalışmaya gittiyseniz eşinizi getiremiyorsunuz. Tek yolu onun da çalışma izni alması.

* Devlet Suudi vatandaşlara iş güvencesi veriyor. Misal devlet dairesinde boş boş oturmak aylık 4000$ gelir getiriyor.

* Kendi evinin dışında (sokakta vb.) fotoğraf ve video çekmek yasak, çekersen polisler gözaltına alıyor. Çekim yapmanın yasak olduğuna dair herhangi bir ibare yok çünkü her yerde yasak.

* Kadınların yanlarında erkek olmadan dışarı çıkması yasak.

* Kadınların araba kullanması yasak.

* Kadınların hemen hepsi kara çarşaf giyiyor, türbanlı olup yüzünü göstermek ultra modern sayılıyor.

* Kadınlar için ayrı üniversite var.

* Suudi kadınların filipinli hizmetçileri var. Suudi kadınların tek görevleri süslenmek, gün yapmak ve çocuk doğurmak.

* Hiyerarşi: Krallık sülalesi – Suudiler – Amerikalılar – Türkler – Filipinliler (yemek işleri) – Pakistan, Afganistan (temizlik işleri)

* Türklere güvenilmiyor, Türkler sevilmiyor.

* Türkiye’den çok az ürün satılıyor (Ülker’in bir üretim tesisi var, Pınar’ın üç ürünü var).

* 11 Eylül’den sonra Amerikalılar ortadoğuya kuşkuyla baktığı için Türkler’e biraz daha iş kapısı açılmış.

Şimdi de Amerikalı vatandaşın izlenimleri: Multiculturalism: They don't think like us:

"Arabs are often easy to like, but difficult to respect - as opposed to Israelis, who are often difficult to like but impossible not to respect."

"With us, the most important sources of self-esteem are useful work and the love of a good woman. Being good at something that requires skill (even a hobby) and being of primary importance to somebody just because you are who you are. Work for them, is something to be avoided. The basic forms of work: making stuff, growing stuff and moving stuff around, is taken care of by a class of indentured servants, usually non-Arab Muslims from the Third World, and even today, by outright slaves."

"This is expressed in the inshallah philosophy, "If God wills it." A Palestinian friend of mine explained to me that even the weather forecaster will qualify his prediction, "It will rain tomorrow. Inshallah." Or, "I will meet you tomorrow, inshallah." (But God understands that I am a very unreliable person.)"

Enteresan başka bir yazı: Why Arabs Lose Wars:

"The temptation is to impute cultural attributes to the enemy state that negate its superior numbers or weaponry. Or the opposite: to view the potential enemy through the prism of one’s own cultural norms."

"Having learned to perform some complicated procedure, an Arab technician knows that he is invaluable so long as he is the only one in a unit to have that knowledge; once he dispenses it to others he no longer is the only font of knowledge and his power dissipates."

"Without the cohesion supplied by NCOs, units tend to disintegrate in the stress of combat. This is primarily a function of the fact that the enlisted soldiers simply do not have trust in their officers."

"Bringing attention to oneself as an innovator or someone prone to making unilateral decisions is a recipe for trouble. As in civilian life, conforming is the overwhelming societal norm; the nail that stands up gets hammered down."

"Officers with initiative and a predilection for unilateral action pose a threat to the regime."

"A lack of cooperation is most apparent in the failure of all Arab armies to succeed at combined arms operations. A regular Jordanian army infantry company, for example is man-for-man as good as a comparable Israeli company; at battalion level, however, the coordination required for combined arms operations, with artillery, air, and logistics support, is simply absent."

"Exceptions to this pattern are limited to elite units, which throughout the Arab world have the same duty — to protect the regime rather than the country."

"These are not issues of genetics, of course, but matters of historical and political culture."

Sunday, September 02, 2007

Kek yaptım

Bir kendi kendine yeterlilik kalesi daha zapt edildi, standart kek yapma becerisi edinildi.

Malzemeler:

4 yumurta
1 bardak toz şeker
1 bardak yoğurt
Yarım bardak sıvı yağ
Ne kadar olduğunu henüz bilmediğim miktarda un (elde edilecek nihai kek karışımı hamur gibi yoğun diil de biraz daha cıvık olmalı)
Bir poşet kabartma tozu
Bir poşet vanilya
Bir tatlı kaşığı tarçın
Bolca ceviz

Yapılışı:

Münasip bir kaba yumurtaları kır, şeker, yoğurt ve yağ ekle ve karıştır. Karışımın üstüne unu yayarak dök. Unun üstüne kabartma tozu ve vanilya dök. Tarçını ve cevizi ekle. Şimdi homojen kıvam elde edinceye kadar (1-2 dakka) karıştır.

Kek kalıbına yarım tatlı kaşığı kadar yağ dök ve kalıbın iç kısmını güzelce yağla, gerekirse bir peçete ile yay. Sonra bir tatlı kaşığı kadar unu kalıbın iç yüzyine serperek yay. Akabinde kek hamurunu düzgün biçimde kalıba dök.

Fırını 175 dereceye ve 30 dakkaya ayarla ve keki içine koy. Budur.

Aşağıda iki ayrı kek denemesinin sonuçları var. Karar kamuoyunun :P



Neden evlenilir?

İnsanlar niçin evlenir veya daha doğru bir deyişle neden birlikte yaşamak ister? Geçmişte nedenler neydi, bugün ne? İyi bir birliktelik, iki kişinin de sürekli daha iyiye gittiği, geliştiği, mutlu, huzurlu ve yaratıcı olduğu bir birliktelik nasıl olur?

Kısa cevap: En anlaşamadığınız konuda saatlerce, küsmeden konuşabiliyor musunuz? O zaman hemen evlenin! Mutlu bir evlilik için tek şart budur.

Evlilik nedenleri:

* İnsan tabiatı, içgüdüleri birlikteliği zorluyor. Üstesinden gelmek ve yalnızlığı kabullenmek yoğun zihinsel efor gerektiriyor. Çoğu insan için bu eforu sarfetmektense sıradan evlilikler yapmak daha kolay hazmedilebilir.

* Kız çocukları zaten anne olmak, gelin olmak, eş olmak konusunda koşullandırılarak büyütülürler. Bu doğrultuda kendilerine becerikli olmak, hanım hanımcık olmak vs. bilgileri çaktırmadan yüklenir.

* Kadının doğasında evliliğe yatkınlık vardır. Kadındaki korunup kollanma, birilerine yaslanma ihtiyacı sevgili olmak, dost olmak vs. düzeyinde kaldığında mutsuzluk verir. Kadın garanti ister, evlilik bir garantidir. Hatta bu nedenle üniversitenin son yıllarında pek çok hanım kızımızın derdi bir an önce birini bulup evlenmektir.

* Toplum evlilik meraklısıdır. 23-24'lü yaşlara gelmeye başladığınız andan itibaren potansiyel bir gelin adayısınızdır. Toplum, insanın yaşamını "insan doğar, büyür, evlenir, ölür" şeklinde bellemiştir, beklentileriyle sizi yıldırır.

* Evli olmayan insanlar itibar görme konusunda biraz zorlanırlar nedense.

* Evli olmayan bayanlar iş ortamında her zaman tacize daha açıktır.

* Bekarlar için sosyal yaşam da zorlaşmaya başlar. Evli değilseniz her "gel bi yerlerde oturalım" diyene eşlik edebilecek avare bir insansınızdır. Kimse sizin "işim var, gelemem" lerinizi ciddiye almaz. Özellikle kendisi evli olan arkadaşlarınız bu konudaki bütün tavizleri sizden beklerler.

*Ev-lilik... Adı üstünde, kendine ait bir ev ve eşyalar edinip o evin içinde kendi kurallarını koyabilme isteğidir. Yaşam şartlarınız gereği aileden bağımsız yaşıyorsanız bu ihtiyacınızı kendi kendinize karşılamış olursunuz. Ailesiyle birlikte yaşayan insanlardan sadece kendi hayatını kurabilmek, ailesinin kural ve sınırlarından kaçabilmek için evlilik yapanlar çoktur.

* Devlet memurları için "eş durumu" diye bir tayin hakkı var. Onun için de evleniliyor.

* Yasal şemsiye özellikle ayrılma durumunda birlikte edinilmiş malların paylaşımını düzenliyor. Kanada'da birlikte yaşam süreniz (ikametgah beyanları ile takip edilir) altı ayı geçmişseniz evli olmasanız bile yasal haklar oluşmaya başlıyormuş.

* Evliliğin mutlak son, her derdin devası olduğu gibi bir izlenim var sanki. Oysa evlilik bir başlangıç... Asıl herşey şimdi başlıyor. Bu zamana kadarki manevi birikimimiz zorlu bir sınava giriyor. Çoğu insan bunun farkında değil ve "evlilik herşeyi düzeltir" düşüncesi içindeler. Evliliğin uyduruk insanları daha beter hale getirme olasılığı yüksektir.

* Can sıkıntısından evlenen ve çocuk yapan insanlar tanıdım. Pek çok evli insanın sosyal yaşamları birbirini tekrar eden rutinlerden ibaret, orjinallik sıfıra yakın. Tek renk, tek anlatılmaya değer hikaye çocukların büyümesi.

***

Pekiii bizde durum ne?

* Evlilikten anlaşılan toplumun ve devletin işe karıştırılması ise evliliğe karşıyım. Yok iki "olmuş" insanın birlikte bir hayatı özgürce seçmesi ise evlilik fanatiğiyim! Birlikte yaşam ancak tek başına elde ettiğimiz yaşam kalitesinden daha fazlasını elde edeceksek mantıklı. 1 + 1 > 2 olmalı. Eğer toplam hayat kalitemiz düşecekse yalnız kalmak daha iyi. Birbirini anlayan, seven ve birlikte sürekli daha iyiye giden iki insanın ortaklığı bu.

* Zıt kutuplar birbirini çeker lafının safsata olduğunu düşünüyorum. Uzun vadede işlemez. Temel değerlerin aynı olması, hoşlanılan şeylerde ortaklık gereklidir. Örneğin ben içe dönük bir insanım (bkz introvert), insanlarla toplu halde birşeyler yapmak benim için kural değil, istisnadır. Evimi, kendi iç dünyamı severim, gürültü patırtıdan nefret ederim. Dışa dönük biri benimle uzun vadede mutlu olamaz.

* Birlikte yaşamayı iki rakibin 100m yarışı gibi değil, aynı kayığın küreklerinin çekildiği, biri yorulduğunda diğerinin yükü omuzladığı iki ayrılmaz dostun hayatı ve kendilerini keşif macerası olarak görüyorum.

* Hayatta aynı renklere, aynı seslere aynı hisle yaklaştığınız kaç kişi var? Aile fertleriniz dışında kaç kişi sevgisinde şefkat gizler sizin için... Kaç kişiye güvenebilirsiniz , sonuna kadar? Kaç kişiyle olayları, sesleri , insanları aynı sözcüklerle tanımlarsınız. Kaç kişiyle bütün bir hayatı geçireğinize "gerçekten" inanırsınız?

* Birbirimize karşı içten, dürüst ve şefkatliyiz. Hep birbirimizin iyiliği ve her yönden gelişmesi için çaba sarfediyoruz. Anlaşamadığımız konuları saatlerce, günelerce konuşabiliyor, iyiyi, güzeli birlikte buluyoruz. Bu durumda insanın birlikte yaşamayı istememesi için deli olması lazım ;)

Kıymetli katkılarından dolayı sevgili eşime teşekkür ediyorum :)