Saturday, December 08, 2012

Ürün Test Kurumu'nun zamanıdır

Dün Mine teyze ile sohbet ederken teyzem iyi bir zeytinyağı almak istediğini, marketteki en pahallı yağı alıp kasiyere sorduğunda kasiyerin en pahallının en iyi olmayabileceğini, kafasının karıştığını söyledi. Benim aklıma Alman televizyonlarındaki reklamlarda sık sık adı geçen Stiftung Warentest geldi.

Stiftung Warentest koşu ayakkabısından bebek arabasına, zeytinyağından KASKO sigortalarına kadar ürünleri test eden bir kurum. Standart test kurumlarından farkı ürünleri birbiri ile kıyaslayıp sıralaması, yani hangi ürün en iyisi konusunda bilgi vermesi. Fikir Alman parlamentosunda 1962 yılında dile getiriliyor, 1964'te de yasa ile kuruluyor (Türkiye'de TÜBİTAK'ın 1963'te kurulmuş olması enteresan bir tesadüf). Test için seçtikleri ürünü gidip herhangi bir marketten satın alıyorlar, bu ürünleri test laboratuvarlarında test ettiriyorlar. Sonuçları "sehr gut" (çok iyi) - "mangelhaft" (yetersiz) arasında derecelendirip kamuoyuna açıklıyorlar (test yöntemi için bkz. Testablauf). Testlerden iyi sonuç alan markalar bunu reklamlarında kullanıyorlar. İlginç ayrıntı: 2005 yılında yaptıkları zeytinyağı testinin yer aldığı dergi o güne kadar en çok satan dergilerden biriymiş [bkz. Geschichte, 2005 alt başlığı], yani sadece teyzem değil, Almanlar da zeytinyağından muzdarip (!)

Tabi özel sektör boş durmuyor, her birkaç yılda bir kuruma karşı davalar açılıyor, ama mahkemeler hep kurum lehinde karar veriyor [bkz. Geschichte]. Örneğin 1987 yılındaki davada kurumun Alman Standartlar Enstitüsü (DIN) kurallardan daha sıkı testler uygulamasına itiraz ediliyor, mahkeme kurumun DIN kurallarındaki eksiklerin bulunmasına yardımcı olduğuna hükmediyor.

Türkiye'de de artık böyle bir kurum kuralım. İnsanlar sadece fiyatlarla, yalan yanlış haberlerle karar vermek durumunda kalmasın ve en önemli derdi kar maksimizasyonu olan özel sektörün insafına bırakılmasın. Nelerin nasıl yapılması gerektiğini tespit etmek için 50 yıldır varlığını sürdüren ve popülerliğini koruyan Stiftung Warentest'in sayfalarını incelemek epeyce yol gösterici olacaktır.

Tuesday, October 09, 2012

Heap corruption in C

I want to copy a string (source) to another variable (destination) in C. I can use the functions strcpy_s or strcpy for that. When compiled in debug mode (I use Visual Studio 2010), if destination buffer is too small to house the source string, strcpy_s throws an exception and stops execution. When compiled in release mode, it again stops but no messages are displayed. strcpy, on the other hand remains silent even in debug mode and the code crashes at a later malloc / free call which makes it much harder to find the problem.

Tuesday, October 02, 2012

Mühendisin ustalarla imtihanı

Geçtiğimiz 2.5 ay yeni aldığımız evin içini yaptırmakla geçti. İç mimari süreci bir ay sürer sanarken neredeyse iki ayı buldu. Bu esnada bir yandan benim yurtdışında bir ay görevli olmam, bir yandan Eylül başında kiradaki evden taşınma zorunluluğumuz, bir yandan da Derya'nın hamileliği ve tayin süreci ile uğraşmak eğlence miktarını arttırdı.

Saturday, August 25, 2012

Bilgelik ve Emin olmak

Bertrand Russel'ın meşhur bir lafı vardır:
The fundamental cause of the trouble is that in the modern world the stupid are cocksure while the intelligent are full of doubt.

Meali: Sorunun temel nedeni modern dünyada akılsızlar kendinden eminken akıllıların şüpheyle dolu olmasıdır.
Bende zamanla bilgimin/aklımın artması ile emin olma değişimi aşağıdaki gibi gerçekleşti:


Grafikteki 1 numaralı nokta doğumuma, 2 numaralı nokta özgüvenimin en yüksek olduğu ortaokul zamanlarıma denk geliyor. 3 numaralı nokta üniversitede "herşey yalanmış" hissine kapıldığım, tartışılmaz doğru kabul ettiğim pekçok şeyin en küçük eleştirel analiz karşısında darmadağın olduğu günlerdir. 4 numaralı nokta bugünü temsil ediyor. Yani bugün ortaokul dönemindeki kadar olmasa da neyi niye yaptığımı biliyor, hiçbir şeyi akıl tahtasında çitilemeden kabul etmiyor ve hergeçen gün bu Dünya'nın düzenini daha iyi anlıyorum.

Wednesday, July 25, 2012

Book: From Dictatorship to Democracy

In (pdf) From Dictatorship to Democracy (fourth edition, 2010, 102 pages), Gene Sharp analyzes the nature of dictatorships and ways to transition to democracy. Gene suggests non-violent protest, which I concur with. He shows the complexities and difficulties on the way. My main objection with his steps to democracy is that it requires a detailed strategic plan at the outset. I don't think that's possible, at least not in the beginning. Maybe after a couple years of struggle, making mistakes and surviving long enough to learn from them... I highly recommend this book. To better understand what a struggle and its hardships look like, read Martin Luther King Jr.'s Letter from a Birmingham Jail.

Tuesday, June 12, 2012

Dolap kapağına çöp kovası montajı

Mutfakta çöplüğümüz tezgahın üstünde duruyordu. Tezgahın üstü aynı zamanda yemek yapma yeri olduğu için özellikle Derya'nın hoşuna gitmiyordu bu durum (ben biraz daha "rahatım" temizlik konularında):


Geçenlerde Mine teyzede dolap içi kapağa monteli çöp kovasını görünce hoşumuza gitti, dedik biz de yapalım:



Saturday, May 26, 2012

Deniz kenarı eğlencesi

Dün wikipedia'da El-Biruni'nin bundan 1000 yıl önce Dünya'nın yarıçapını nasıl ölçtüğünü öğrenince (bkz. aşağıdaki şekil) ben de yarıçapı ölçmek istedim. Bunu yapabilmek için deniz kıyısındaki bir dağın tepesinde olmak gerek. Yanımızda Dünya'nın merkez doğrultusunu (AO) bulabilmek için basit bir çekül (bir ipin ucuna taş bağlayarak yapabiliriz) (çekül yerine su terazisi de olur), bulunduğumuz nokta ile ufku birleştiren çizgiyi (AC) temsil edecek bir kalem ve kalemle çekül arasındaki açıyı (beta) ölçmek için de iletki olmalı (ya da yanınızda akıllı telefon varsa o da olur). Bulunduğumuz noktanın denizden yüksekliğini bilirsek Dünya'nın yarıçapını hesaplayabiliriz. Misal Antalya'daki Tahtalı dağı 2366m. Bulutsuz/sissiz bir günde çıkarsak ufku görebiliriz.


Biruni'nin dağın yüksekliğini nasıl bulduğunu düşündük ve benzer üçgenlerle hesaplamanın en kolay yol olduğuna karar verdik (malum, o günlerde GPS veya barometre yok). h2 yüksekliğini, d1 ve d2 mesafelerini ölçerek h yüksekliğini bulabiliriz:


Güncelleme (27.05.2012): Dağın yüksekliğini hesaplamanın daha kolay yolu (Biruni de öyle bulmuş): Herhangi bir C noktasında dağın tepesi ile yatay arasındaki açıyı (theta1) ölçelim. Dağa doğru d mesafesi boyunca ilerleyelim (D noktası), d mesafesini ve theta2 açısını ölçelim. Bu ölçümlerle dağın yüksekliğini, hatta ek olarak dağın bize ne kadar uzakta olduğunu bulabiliriz.


Friday, May 25, 2012

C Adventures

Strings in C is a problematic matter for novices like me. You usually see that your first guess is wrong and are puzzled until you discover the "C" way. The simple '=' operator does not work (except initialization) and you have to use the strcpy function. Below is an example where I assign the file's name to the variable fileName and then use it in fopen (source code here):


Thursday, April 26, 2012

My online course experience

I enrolled in Udacity's CS262 Programming Languages course after reading The Stanford Education Experiment Could Change Higher Learning Forever. It is free. Lectures are delivered through Youtube videos. The instructor is Westley Weimer (he is good).


It will last for six weeks. Right now (April 26th), we are in the second week. My impression so far:
* The programming language is Python. They have an online interpreter. You enter your code in the edit box and hit the run button to see the result. But I encourage you to download Python to your computer so that you can do exercises on your own and save them.
* You also need the PLY library (in week 2). You download it from here. After download, uncompress the file and copy the ply directory under C:\Python27\Lib.
* There are quizzes and homework.
* Very good to learn regular expressions.
* You must know what recursion is (i.e. you must be able to write simple recursive programs) because it is used extensively and not explained much.
* Lectures are 2-5 minutes each, but there are a lot of them. The first week had 40 videos. To be able to follow the course you must set aside about an hour each day because you need time for the information to sink in. For example, the programming practice subset after Unit 3 has a video less than 5 minutes long, but it took me 2 hours to really understand it. I have been lazy thus far (i.e. spent on average 15 minutes per day) and could only complete half of the homework questions.
* In unit 3, Syntactic Structures, in the Instructor Comments box below the video, there is a link to Chomsky's Manufacturing Consent which means that these are cool guys ;)
* It has a forum in the style of Stack Overflow.
* It has a wiki.
* Unit 3 programming practice is about finding all the subsets of a set which I found interesting. This can be done
** Recursively (python code here)
** Iteratively (python code here). I found this method particularly interesting.

Update (May 10th): Unit 4 is out. It is getting difficult for me to follow. As I said, videos are short but they pack a lot of information. I would prefer them to be more like Khan Academy videos because Salman Khan does not talk that fast and he does not cut out the natural pauses. They are more relaxed and those pauses give me an opportunity to process what I just heard. In CS262, all pauses are edited out and you have to stop the video yourself which I need to do almost every 30 seconds. That gets tiring and feels a little unnatural. Since the topic of CS262 is not of urgency to me at the moment, I think I will give up for now. A better subject for me is algorithms which is the topic of Stanford's Programming Abstractions.

Tuesday, April 03, 2012

Casual Mathematics

I like to solve casual math problems. For today's episode, inspiration came from Simulation as a Practical Tool. Below is the Maple 9 script I wrote to find the angle for shortest time. Note that the angle for minimum time is independent of rotational speed, omega.


Saturday, March 03, 2012

Book: Poor Economics

Poor Economics - A Radical Rethinking of the Way to Fight Global Poverty, Ranerjee, A. V., Duflo, E., 2011, 303 pages.

It explains how the world looks from the eyes of the poor (i.e. < 1$ a day) and why many well intentioned programs to help them fail. It is especially eye opening for people like me, who have a secure life and are almost always totally ignorant about the poor. The chapter about education was fascinating because the problems are so relevant to my own country, Turkey. As someone who regularly donates via Kiva, the microfinance chapter showed me clearly what to expect from microfinance and what not to. I was embarrassed to see my half-baked ideas naked in front of me and from time to time I became quite emotional. Besides sadness, my disgust for lazy intellectuals who lecture the poor about what to do without bothering to listen to them increased ten fold.

In short, this is a must read book not only to Kiva lenders but to everyone because what happens to the poor affects all of us in some way or another. The privilege of having a secure life entails responsibility. To act responsibly, you must first understand what the real problem is. Detox your brain...

Otomobil ruhsatı maceraları - 3

Yurdum bürokrasisi işler yolunda giderken fire vermeye meyillidir, bir de normalin dışında şeyler olduğunda pirincin taşını ayıklayana kadar sizi epey yorarlar (özel sektörümüz de çok parlak değildir, ama o başka bir yazıya kalsın). Yoruculuğa güzel örnek plaka hatasını düzelttirme maceramdır.

Maceramızın bu bölümünde olaylar şöyle gelişmiştir:

Geçen hafta bana posta yoluyla Maliye Bakanlığı Gelirler İdaresi Başkanlığı'ndan (GİB) bir yazı geldi. "Değerli Mükellefimiz" diye başlayan (değerimiz sadece başlıklardadır ya hep) yazıda "sahibi bulunduğunuz taşıta/taşıtlara ilişkin motorlu taşıtlar vergisinin ve/veya taşıtınızla ilgili idari para cezalarının ödenmediği veya eksik ödendiği tespit edilmiştir" deniyor, icra tehdidinde bulunuluyordu. Aracın plakası, borcun miktarı gibi "değerli mükellefleri" için son derece önemli bilgiler yazıda yoktu. Pirincin taşını "değerli mükellef" ayıklamalıydı.

1. Yazıda dendiği gibi https://intvd.gib.gov.tr/internetvd/index.jsp adresinden araç borçlarımı sorguladım, hiçbir borcum, cezam yoktu. "Bana verdikleri aklı neden kendileri de kullanmıyorlar" diye manasızca düşündüm.

2. Aracımın kayıtlı olduğu Ankara Yeğenbey Vergi Dairesi'nin telefonunu (310 22 40) aradım, cevap yoktu

3. Motorlu taşıtlar çağrı merkezini aradım (444 0 189), sürekli meşgul çaldı ama yılmadım, 5 dakikalık aramadan sonra düşürdüm. Bu seferde "tahmini bekleme süresi 5 dakikadır" mesajı ile karşılaşıp 5 dakika boyunca Turkcell'e para kazandırdım. Sonunda operatöre bağlandım. Operatör bana Yeğenbey'in başka bir numarasını verdi (509 19 00).

4. 509 19 00'daki operatör 312 06 06 numarasını aramamı söyledi.

5. 312 06 06 numarasını düşürene kadar 5 dakika boyunca aradım. Sonunda karşıma çıkan operatöre TC numaramı verdim, üzerimde iki araç kayıtlı olduğunu söyledi. Şaşırmadım çünkü ikinci araç daha önce hatalı şekilde plakası bana da verilen araçtı. Dedim hata yaptılardı, düzelttirdiydim... Dedi ki yoh yoh... Dedi ki sizi Yeğenbey'e aktarıyorum ama numaraları da not edin, düşmeyebilir. Dediği çıktı, telefonu açan yoktu.

6. Verilen numaralardan 509 19 11'i çaldırdım, açan yoktu. 509 19 13'ü denedim, açıldı. Durumu anlattım, karşımdaki eleman "üzerinizde sadece bir araç var, onun da borcu yok" dedi. Dedim ne yapacağım, dedi birşey yapmanıza gerek yok.

Sonuçta anladığım kadarıyla kayıtlar merkezi bir yerde değil, birden fazla kayıt var. Tabi tek kaydı doğru tutmaktaki mahareti hepimizce malum bürokrasim birden fazla kayıtta doğal olarak (!) zorlanıyor.

Son olarak motorlu taşıtlar çağrı merkezinin mail adresine (mtvvd@gelirler.gov.tr) durumu anlatan bir mail attım ve hatalı şekilde üzerimde görünen ikinci aracın üzerimden düşürülmesini istedim.

Tabi ki bu işin bu kadar basit (!) şekilde bitmeyeceği konusunda müsterihim, "değerli mükellefin" bürokrasi ile imtahanındaki yeni maceralarımızı ısrarla bekleyiniz "değerli okuyucularımız".

Güncelleme, 2 Nisan 2012: Birkaç hafta önce sorunu Emrah'ın VEDOP'la ilgili bir arkadaşına mail atmıştım, o da bakacağını söylemişti (yani içerden birine ulaştım). Bugün 312 06 06'yı tekrar aradım, beş dakika bağlanmayı bekledikten sonra görüştüğüm operatör üzerimde sadece bir araç olduğunu, diğer aracın üzerimden düştüğüne dair not olduğunu söyledi. İnanılmaz ama sorun hallolmuş görünüyor.

Güncelleme, 2 Ekim 2012: GİB'den altı ay önce gelen yazının aynısı tekrar geldi, borcum olduğunu tespit ettiklerini söylüyor, ayrıntı vermiyordu. MTV sayfasına baktım, ne vergi ne de trafik cezası borcum vardı. Yazıyı umursamamaya karar verdim.

Güncelleme, 17 Temmuz 2014: Bir haftadır İş Bankası'ndaki yatırım hesabımdaki parayı vadesiz hesabıma aktarmaya çalışıyor, her seferinde "Satmak istediğiniz kıymet, hesaplarınızda bulunmamaktadır" mesajını alıyordum. Önce müşteri temsilcime mail attım, cevap alamayınca İş Bankası'nın online soru sorma servisine mesaj attım, şu cevabı aldım:
Yapılan inceleme sonucunda Bankamızdaki hesaplarınıza 6266- Yeğenbey Vergi Dairesi tarafından 20140522625000046417 HBN ( Haciz Bildirim Numarası) ye istinaden E Haciz Blokesi işlendiği tespit edilmiştir. E Haciz blokelerinin sebebi ile ilgili olarak Vergi Dairesinden bilgi alabilirsiniz. Ayrıca hesabınızdaki blokenin kaldırılması için Vergi Dairesinin Bankamıza Fek (bloke kaldırma) bildirimi yapması gerekmektedir. Şu an itibariyle Bankamıza yapılmış bir fek bildirimi olmadığı için blokeniz kaldırılamamaktadır. Bankamıza fek bildirimi yapıldığı taktirde işleminiz ivedilikle sonuçlandırılacaktır.
Öncek motorlu taşıtlar vergisi sayfasından ne vergi ne de para cezası borcum olmadığını teyit ettim. Bugün (17 Temmuz) Yeğenbey'in 312 06 06 numarasını aradım, bu sefer bir dakika içerisinde açıldı, TC numaramı verdim, üzerimde (hatalı plakaya ait) 262 + 389TL'lik borç göründüğünü söylendi. Tarfik tescilin zamanında bana yanlış plaka vermesi ile devam eden olaylar zincirini izah ettim, başka birine bağladı. O kişiye yine TC'mi verdim, aynı izahatta bulundum, hatalı plakanın üzerimden düşülmesini ve banka hesaplarıma konan haciz blokesinin kaldırılmasını istedim. Şaşırtıcı bir şekilde "tamam, halledeceğiz" dendi.

Notlar:
  • İş Bankası anlaşılmaz bir mesaj vereceğine hesaplarımda Yeğenbey'den kaynaklı haciz blokesi olduğunu ana sayfada kırmızı büyük harflerle göstermeliydi. Ya acil bir para işim olsa ne halt edecektim?
  • Haciz blokesi işlerken cep telefonuma bir mesaj göndermelilerdi.
  • Yeğenbey maceramız daha süreceğe benziyor.
Güncelleme, 21 Temmuz 2014: Bankadaki yatırım hesabımla işlem yapabildim, haciz gerçekten kalkmış sanırım.

Saturday, February 11, 2012

Book: Seeing Like a State

Seeing Like a State: How Certain Schemes to Improve the Human Condition Have Failed, James C. Scott.,  1998, 445 pages.

Seeing Like a State explains how large scale organizations like states operate and points out typical failures of planning. Most of the examples are from the agricultural sector because of its highly complex nature which in turn makes planning from above prone to disaster. James also reminds us that one of the main goals of standardization is making taxation easier.

It is a warning against being sure of how to correct social wrongs. The main lesson is that any plan should make use of local knowledge, be carried out in small steps and be corrected with actual results. But that requires a culture that values truth, especially when it is not what you want to hear, and that, in my opinion, is the main problem of humanity. As one wise man has said:
It's not that people sit down quietly and determine what is true, and then decide to act on it. Rather, quite typically, they decide what they want to do for the purpose at hand, and devise a belief system that explains that it is only right and just, which they then believe passionately.

Friday, February 03, 2012

Samsung N150 Netbook Power Switch Problem

Our N150 has a slider switch for power on/off. Today it stopped working and we were not able to wake it up from sleep mode. The charge and sleep lights were on, so we suspected that there might be something wrong with the switch. After disassembling the netbook, we saw that one of the teeth was broken and was no longer pushing the power slider.






We first tried to remedy the situation with instant glue but that did not help. We cut a piece from a toothpick and squeezed it in to support the broken tooth. After tweaking a little bit, we finally solved the problem.


A message to Samsung engineers:
1. Why don't you make load bearing parts like the power switch from strong materials instead of lousy plastics? Update (August 31, 2017): This video explains why (planned obsolescence in products):


2. If the N150 default was to wake up when the lid is opened (like our other laptop, the Samsung RV511), the slider wouldn't be used that much and it would last much longer.

Update (June 8, 2012): As said in the comments, you can set the lid open behavior to wake up in BIOS. Restart your netbook, press F2 to enter BIOS, go to advanced tab and change Lid Open S3 Wake-up from Disabled to Enabled:


Update (May 6, 2020): Our egg boiler failed and when I disassembled it, I saw that the failure was due to the switch. Removed the switch, despite looking uglier, it is working fine now:


Saturday, January 28, 2012

Obsession with authenticity

In Eating Your Dinosaur (it's mostly about American pop culture, I don't recommend it), Chuck argues that we are conditioned by the media and [p.254] "We do not have the freedom to think whatever we want... And until we accept that, it's useless to think about anything else." Talking about Kaczynski, he says [p.259] "His ideas were too radical, but least they were his own." Why is it so important to have ideas that are "yours"? There is only one criteria to judge ideas with, and that is whether they are true or false, i.e. if they map to reality. Not if they are yours or someone else's... Who is "you" anyway? You are the product of biological and cultural evolution, a representation of the sum of your past.

Another book obsessed with authenticity is Enough. Bill has valid concerns about engineering our offspring but his emphasis on "free will" is bordering on the irrational. Speculating how a genetically enhanced piano player might feel [p.48] "...ever uncertain whether it is her skill and devotion or her catalogue proteins that move her fingers so nimbly ... [her mom] robs her forever of the chance to make music her own authentic context - or to choose something else (dance, art, cooking) as the act that brings her to life." If I was engineered, I have no doubt that I would be much happier and I would be grateful to my parents. I am sick of hearing that the meaning of life lies in our shortcomings. Shortcomings are a pain in the ass and nothing else. And don't worry, the universe is complicated enough to throw challenges at you, even if you are an Übermensch. I agree with Bill that it may lead to all kinds of inequality among humans, but that's not the point here.

In short, all my ideas and inclinations are collections of my experience and very few - if any - of them can be labelled as "this one is Şamil's". Stop wasting your time worrying about authenticity and focus on having the right filter/framework to find the truth. If you do that, I guarantee you that you will be as authentic as it gets because our world is awash in lies.

music:
* Asu Maralman - Bal gibi olur
Marilyn Manson - Sweet Dreams

Saturday, January 21, 2012

Şirketler ve sorumluluk

Şirketlerin temel görevinin kârlarını maksimize etmek olduğu, onları doğaya/sağlığa zarar, finansal yapıyı iflasa sürükleme gibi konularda sınırlandırmanın devletin görevi olduğuna dair yaygın bir görüş var. Bu görüş ilk başta akla yakın gibi gelse de önemli bir zaafiyete sahiptir: Devlet dış etkilere kapalı ulvi bir yapı değildir. Şirketler, hele de önemli maddi kaynaklara hükmedenler devleti etkilerlerse kamusal yarar öncelikli olmaz. Peki ne yapacağız? Lawrence abimizin "Republic, Lost" videosuna kulak verelim:



music:
* Buddha Bar - Historia de un Amor

Friday, January 20, 2012

Anın kıymeti

50'li yaşlarda, ufak tefek sağlık sorunları olan ama genel olarak iyi durumda bir tanıdıkla sohbette kendisi "20 yıl önceki halime dönebilmek için tüm servetimi verirdim" demişti. Ben de kendisine "peki 20 yıl sonra aynı şeyi bugüne dönebilmek için söyleyeceksiniz, sizce şu an hayatınızı bir insanın tüm servetini vermeye razı olacağı şekilde yaşıyor musunuz" diye sormuştum. Zaman zaman kendime de sorarım...

Sunday, January 15, 2012

Saturday, January 14, 2012

İkna

Önemli miktarda duygusal yatırım içeren konuları (evrim var-yok, ırklar arasında yetenek farkı var-yok, toplum tepeden biçimlendirilmeli-değişim tabandan gelmeli, Hitit'lileri uzaylılar yaratmıştır vb.) tartışırken karşındakinin son derece zayıf argümanlara sıkı sıkı sarılıp daha güçlü argümanlarla ikna olmadığını gördüğünde "nasıl bir delil seni ikna eder" diye sor. Böylece karşındaki muhtemelen ilk kez savunduğu konunun alternatifini düşünmeye başlayacak ve ortam sidik yarışı havasından çıkacaktır. Yok eğer "beni hiçbirşey aksine inandıramaz" diyorsa ya iddia-ispat-alternatif açıklama mevzusunda anlaşın ya da tartışmayı kesip geyiğe sarın, birbirinizi üzmeyin şu fani Dünya'da...

Benzer konular:
* Arthur Schopenhauer - Die Kunst, Recht zu Behalten
Argumentum per Fabula
How to detect bullshit
Explaining Social Behavior
On Being Certain
Guidelines on Writing a Philosophy Paper
Science, Pseudo-Science, and Falsifiability

Music:
Mozart - Requiem Rex Tremendae Majestatis
Dire Straits - Sultans of Swing - Piano Cover
Dire Straits - Brothers in arms - Piano Cover
Adele - Set Fire To The Rain - Piano Cover