Wednesday, January 31, 2007

Hayat denen fantastik maceralar manzumesi

Hücre hayatının mahrem detayları ile ilgili fantastik bir animasyon (Rahmi'ye el sallarım):



Aynı animasyonun sadece müzikli ve daha bi duygusal hali bu linkte.

"It's often said that people 'need' something more in their lives than just the material world. There is a gap that must be filled. People need to feel a sense of purpose. Well, not a BAD purpose would be to find out what is already here, in the material world, before concluding that you need something more. How much more do you want? Just study what is, and you'll find that it already is far more uplifting than anything you could imagine needing." Richard Dawkins

Kozmik fantaziye örnek olarak da Asimov'dan The Last Question isimli kısa öyküye ne dersiniz?

Aslına bakarsınız gerek mikro kozmoz, gerekse makro kozmoz en çılgın fantazilerimizin ötesinde. Ne yazık günlük rutine, klişeye ve beş duyu organının algıladığı hiçliğe sıkışıp fantastik dünyalardan bihaberlere... ve ne mutlu ab-ı hayattan birazcık olsun tatma imkanını bulanlara...

Sunday, January 28, 2007

Delikanlılığın dejenerasyonu

İki gün önce sapına kadar delikanlı mühendislerle yemekhaneye doğru giderken gayet doğal bir şekilde şöyle bir sohbet gelişti:

müh1: Mutfak robotu almayı düşünüyorum.
müh2: Robot fazla abi, bence rondo al.
müh1: Rondo da ne ola ki?
müh2: Sadece doğrama işi yapıyor. Malzeme kabının cam olmasına dikkat etmek lazım. Plastik zor temizleniyor.
müh1: Temizlik mühim. Kalorifer aralarındaki zor erişilen örümcek ağlarını nasıl temizliyorsunuz misal?
müh3: Elektrik süpürgesinin ucuna şu yassı başlıktan takarız.
müh1: Onun bile erişemediği yerler oluyor.
müh4: E o zaman toz alıcı zamazingolarla ve elle hallederiz. Yalnız toz alıcıyı olur olmaz kullanmamak lazım. Geçen televizyonun arkasını siliim dedim, meret simsiyah oldu, kullanılmaz hale geldi. Daha ziyade basit toz alma işlerine yarıyorumuş meğer.
müh3: ?
müh2: ?
müh1: ?
müh4: ?
hepsi birden: !!!! (ne konuşulduğunun farkına varır ve kızararak yemek sırasına girerler)

Yorum: Eski spastik delikanlılık edebiyatı geride kaldı dostlar. Artık hayatın her alanı ile ilgilenen ve başının çaresine bakabilen bir nesil yetişiyor. Bu nesil yönünü geçmişin dogmaları ile değil, akıl-fikirle buluyor...Yemek de yapıyor, kariyer de :P

mp3: Vanessa Paradise - Joe le Taxi

Zeybek

Zeybek müziğini ve dansını severim:

Kış tekrar geldi

Bu yıl kış erken geldi demiştik ammaa o tarihten bu yana bi daha ne kar ne de yağmur yağmıştı. Toplumcak "hacı susuz kalıciiz, papazı buluciiz" paniği başlamıştı ki bu sabah tekrar beyaz örtüye uyandık:


Uydu fotosuna bakacak olursak memleketin tümünün beyaz örtü altında olduğunu görebiliriz:

Sütü Seven Kamyoncu

Bana Kitap Al yorumu ile kalpleri fetheden gruptan daha da şahane bi klip... Özellikle sondaki dünür ile ilgili kısım çok duygusal :P

Tuesday, January 23, 2007

How to detect bullshit - scottberkun.com

A good read to protect yourself from stupidity: How to detect bullshit - scottberkun.com:

"Be like Socrates: assume people are unaware of their own ignorance (including yourself) and politely, warmly, probe to sort out the difference. The first detection tool is a question: How do you know what you know?"

"Be a leader in creating an environment unpleasant for BS [bullshit]. If everyone knows the gauntlet of friendly, but rigorous, intellectual curiosity claims must run through, BS will be discouraged while still in the minds of the tempted."

"Great teams and families help each other detect bullshit, both in others and themselves, as sometimes the real BS we need to fear is our own."

Check out Internet ve Kamusal Alan as an exercise (thanks to Umut).

Sunday, January 21, 2007

Free Hugs (Bedava Sarılma)

İlk kez birkaç ay önce gördüğüm free hugs (bedava sarılma) kampanyası beni çok duygulandırmıştı, hala da duygulandırıyor.


Kampanyaya Kore'den, İspanya'dan ve daha pek çok yerden katılım var. Bana biraz You are beautiful (sen güzelsin) kampanyasını hatırlatıyor.

Her ne kadar insanlara yakın duran biri olmasam da dürüst ve şefkatli insanların çoğunlukta olduğu bir dünyaya özlem duyuyorum. "You may say I'm a dreamer, but I'm not the only one".

Monday, January 15, 2007

Google Sketchup

Sketchup is a simple to use yet effective 3D modelling tool recently acquired by Google. You can download a free light version or pay if you like to have the pro version. I downloaded the free version but haven't used it yet. But I was very impressed by the demo videos. Seems like fun :)



One popular use (and among the reasons of Google acquiring SketchUp) is to build 3D models of famous landmarks for Google Earth.

Sunday, January 14, 2007

Clipboard security

A web page you visit can get the last copied data in your clipboard by using JavaScript and ASP. This might pose a problem if you your last copied data is sensitive information like credit card details. To see how it is done and how to protect yourself go to sourcecodesworld.

Saturday, January 13, 2007

İş Bankası web sayfası

Geçenlerde okuduğum bir yazıda Amerika'da fonlara yatırım yaparak dolar bazında %10.7 kazanç sağlanabileceği yazıyordu. Bunun üzerine İş Bankası'nın dövize ne kadar faiz verdiğini merak ettim. Zannımca bir bankanın sayfasında aranan bilgilerin başında vade faizi gelir. Eğer varsayımım doğru ise ve sayfa bır gıdım akla sahip insanlar tarafından tasarlanmışsa vade faizi linkinin hemen görünür olması gerekirdi. Tabi ki değil! Benim bulmam yaklaşık 1 dakka sürdü. Linkin adı da fiyat ve oranlar:


İlk kıllanma böyle başladı. Akabinde döviz faizi linkinin adının "Döviz Tevdiat Faiz Oranları" olduğunu keşfetmem gerekti. Çıkan sayfada solda vade süresi, sağda faiz oranları yazıyordu:


Şimdi ilk aklıma gelen faiz rakamlarının faiz döneminin sonunda ana paraya eklenecek para oranını ifade ettiğiyidi. Yani diyelim 28 gün vadeli yatırdım parayı, 28 günün sonuda param %3.75 artar herhalde diye düşündüm. Ama sayfanın altına baktığımda örneğin 365 gün için oran %4.25. Eğer ben 28 günde bir %3.75 faiz alırsam param 365 günde yaklaşık %45 artmalı (basit faiz hesabı ile). O zaman 365 vade işi kerizlik oluyor. Tabi ki durum öyle değil. Sanırım orada yazan faizler bir yılın sonunda elde edilecek geliri gösteriyor, vade sonundakini değil. Yine bir gıdım akla sahip kişiler tarafından tasarlanmış bir web sayfasında bu konuda bilgi alabileceğimiz bir link neyin olmasını beklerdik. Ama yok! Bugüne kadar İş Bankası ile olan münasebetlerim bana Türkiye'nin bu anlı şanlı bankasının en basit konularda bile insanların ihtiyaçlarının ne olduğunu düşünmeye tenezzül etmediği izlenimini verdi. Sanki internette Türkçe bilgi edinmek kolaymış gibi bir de bilgiyi en çok sunması gerekenler kulaklarının üstüne yatıyor.

Başkalarının neye ihtiyaç duyabileceğini düşünme alışkanlığındaki eksilik İş Bankası ile sınırlı değil elbet. Memleketimizde günlük hayatımız böyle binlerce irili ufaklı beceriksizlik, düşüncesizlik örnekleri ile dolu. Bu örnekler birbiri üstüne bindiğinde hayat kalitemiz ortaya çıkıyor.

Önerim beceriksizlik yapanların bunu örtmelerine izin vermemek, her türlü ortamda bunları ifşa etmektir.

Bir başka karın ağrısı olan bankaların olur olmaz aldıkları hizmet bedelleri konusunda ağzı yanan sadece biz değilmişiz: A Quest For 'More Info' on Bank Fees

Friday, January 05, 2007

Gücüksu Hikayeleri

Kurban Bayramı'nı geçirmek için Göksun'a gittim. Tabi her gidişimde incir çekirdeğini doldurmasa da ilginç mevzularla geri dönüyorum.

İlk olarak kurbanı kestim. Bu seferki 300YTL'ye mal olan bir keçiydi. Böyle şeylerden tiksinen izleyicilere resme tıklamamalarını öneririm çünkü orjinali sansürsüz:



Kurban kesme kurallarını hatırlayalım:
-Hayvanı kıbleye çevir
-Hayvana bıçağı gösterme (ürkeceği gerekçesiyle)
-Hayvanı sol tarafına yatır, sağ arka bacağı serbest bırak ki çırpınabilsin, kolay can versin
-Besmele çekmek zorunlu değil, niyet yeter. İstenirse "Allah'ım bu kurban sendendir ve sanadır" denebilir (arapçası okunuyor genellikle)
-Hayvanın boğazını iyice gerdir, yoksa kesmesi meşakkatli olur. Ayrıca keçi ve koyunlarda kesmeden hemen önce kıl veya yünü bıçakla biraz ayır. Aksi takdirde bıçak öncelikle kıla değeceği için ilk kesme hamleleri boşa gidecek, kesmek güç olacaktır.

Kurban kesmek, bir hayvanın canını almak manen güç bir iş. Peki neden kendim kesiyorum? Özellikle şehirlerde yaşayan bizler üretim zincirinin çok uzağındayız ve yediğimiz, kullandığımız şeylerin hangi şartlardan geçtiğine yabancıyız. Evet kavramsal olarak önümüzdeki etin bir hayvanın katli sonucunda elde edildiğini biliyoruz ama gerçekte bir hayvanı katletmek neye benzer bilmiyoruz. Yıllar önce bunu düşünmüş ve elde ediliş yöntemlerini tasvip etmediğim şeyleri kullanmama kararı almıştım. İmkan açısından en kolay, zihni hazırlık olaraksa en zor tecrübe olanağı kurban kesmekti. İlk kurbanı keserken cidden zorlanmıştım, halen de kolay olduğunu söyleyemem. Doğal kaynakların düşüncesice çar çur edilmesi, gözden ırak insanların sömürülmesi, savaşların romantik, kahramanca şeyler sanılması gibi sıkıntıların olayları sadece kavramsal düzeyde algılamaktan, gerçeğini merak/tecrübe zahmetine katlanmamaktan, ezbercilikten kaynaklandığını düşünürüm. İşte bu yüzdendir ki kurbanı kendim keserim.

Gücüksu'da her kış köyün yılı hayırlı geçirmesi için köylü arasında para toplanıp kurban kesilir ve kurbanın etleri tüm köylüye - misafirler dahil - (para verse de vermese de) dağıtılır.

Göksun'da sık uygulanan bir üçkağıt: Önemli bir şahıs geldiğinde, bir yer açıldığında kurban kesmek adettendir. Ben bu kurbanların etlerinin dağıtıldığını veya ziyafet çekildiğini sanırdım. Meğerse akıllı hemşerilerim kesim için kasapları çağırır, kasaplar da normalde mezbahada kesecekleri hayvanlardan birkaçını getirip kesermiş. Sonra hayvan tekrar mezbahaya götürülüp yüzülür ve kasapta satılırmış. Yani hem hava atılmış oluyor, hem de ekonomik zarara uğranmıyor! Tabi bu durumda o hayvan kurban sayılmaz ama orası önemsiz bir detay :P

Gücüksu'da eskiden mevsim dönümlerinde Zöömılgış denilen bir aktivite gerçekleştirilirmiş. Kış ortasında (Zemheri ayı - Çilliin but) gençler ve çocular tuhaf kıyafetlere bürünür, şarkılar söyler şaklabanlık ve gürültü yaparmış. Karşılığında para, bulgur, un vb. hediyeler alırlarmış (bulgur ve un köy bakkalına ucuz yoldan satılırmış). Curcuna sırasında bazı gençler gizlice kileri yoklar, yöh (çeçen sucuğu) benzeri ganimetleri çalıverirmiş. Söylenen Türkçe tekerlemelere örnek:

Kış yarı oldu duydunuz mu?
Selam verdik aldınız mı?
Alanın bir oğlu olsun,
Almayanın kızı olsun, onu da Allah elinden alsın.
(korkunç sesler ve bağrışmalar)

Annem çocukken bu bağrışmalardan çok korkarmış. Bir de kış anası (çeçence Annaan) diye bir mahluka inanırlarmış. Bu mahlukat çocukları çuvala koyar ve yemeye götürürmüş. Çeçen masallarında sık sık boy gösteren bir başka karakter de Yeeşip isimli dişi bir devmiş. Çeçenler dişilerden çok çekmiş herhal :P

Zöömılgış'ın yaz versiyonunda ise genellikle yağmur duası edilirmiş. Söylenen çeçence duadan bir bölüm:

Doğda üütii deelii (Allah'ın yağmuru gelsin)
Khorş kgulii here yu (Şakır şakır yağsın)

Çocuklar sevindirilirmiş çünkü mutlu çocukların dualarının kabul edildiğine inanılırmış.

Babam çocukken yılbaşlarında radyosu olanın birinin (örneğin Nurhacı) evinde toplanılır ve özellikle piyango sonuçları dinlenirmiş.

Bizim dükkanda Eşe ve Makbule halalarımı gösteren bir fotoğraf buldum (fotoğraftan kesilmiş kişi de Nazlıhan halammış). Fotoğraf 1950-60 dönemine ait olmalı. Eşe ve Makbule Süleyman dedemin Balı'dan olma kızları. Eşe genç yaşta veremden ölmüş.


Evde annem kuşburnu çayı yapmıştı. Bunun üzerine kuşların burnunun değil gagasının olduğunu, asıl adının it burnu olduğunu tartışadururken çeçence adının Kegin Büürük olduğunu öğrendim. Keg=kıç, büürük=buran. Kegin büürük isminin it burnunun çok fazla yenilmesi sonucunda oluşan semptomlardan kaynaklandığı düşünülmektedir ;)

Karaömer köyünde geçen küçüklüğümden hatırladığım tek türkü Mahzuni'nin Amerika Katil Katil türküsüdür. Türkü Sofya radyosunda çalarmış, malum resmi radyoda böyle parçalar pek çalamaz.