Geçenlerde sevgili eşimin defterlerinde gördüğüm bir yazı (şiir?) çok hoşuma gitti:
Yoldan geçiyordu, durdu...
bir bahçe vardı.
donuk adımlarla, adım adım bahçenin duvarına yöneldi
donuk gözlerle çiçeklere baktı, baktı..
çiçekler sıcaktı.
donmuş bir sesle bahçıvana sustu:
-bu çiçekler kesilecek mi, bu çiçekler gidecek mi?
bahçıvan dizlerine bahçeyi çöktü,
yüzüne çiçekleri döndü.
bir ışık yanmıyordu, yandı, söndü...
elleri gözlerine baktı, gözleri ellerine aktı.
gözleri ellerini gördü, elleri kördü
sönen ışık yandı, yanan ışık söndü...
dün yağmur yağacaktı,
gün döndü yarın yağdı, bugün dindi...
ağlayacaktı, kim anlayacaktı...
Özdemir Asaf / Yalnızlık Paylaşılmaz
Bir de bugün eski kasetleri atmak üzere karıştırırken sonunda Salkım Söğüt'ün Grup Baran bestesini buldum ve ara kablo ile mp3 olarak kaydettim. Şiirden en sevdiğim bölümler:
Akıyordu su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
Yıkıyordu salkımsöğütler suda saçlarını.
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere.
...
Ah ne yazık!
Ne yazık ki ona
dörtnala giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak.
Nal sesleri sönüyor perde perde,
atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde...
...
Ağlama salkımsöğüt, ağlama.
Kara suyun aynasında el bağlama.
El bağlama, ağlama.
Nazım Hikmet / Salkım Söğüt
mp3:
* Leona Lewis - Bleeding Love
* Gnarls Barkley - Crazy
Sunday, November 25, 2007
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment