Sunday, June 13, 2010

Gücüksu Hikayeleri

* Bu yıl Gücük'e gidişi biraz erkene aldım (Mayıs sonu), maksat ortalığı yeşilken görmek... Bu sayede misal itburnu (nam-ı diğer kuşburnu) çiçeklerini görebildim:


* Mevsim arıların oğul verme mevsimi olduğu ve bizimkiler arıları fena halde beslemiş oldukları için her gün iki-üç oğul yakalamakla geçti.



* Bahçe güzeldi, elma ağaçları yavaş yavaş büyüyor:



Bahçede çok güzel minik çiçekler vardı, buyrun bir kolaj:


Saraycık köyünün girişinde sanki özellikle ekilmiş gibi bir gelincik tarlası vardı:


Arı oğullarını yakalamak dışında yaptığım iş dalından koparılmış çileklerle kitap okumaktı:


Tabi arada bir serseri arıların iğnesine de maruz kaldık. Hatta bir tanesi beni alnımın ortasından mıhladı (ruhu şad olsun):


Gelelim tarihten sayfalara:

* Şu anki elma bahçesini de içeren bir miktar araziyi Tanko Musa (babamın dedesi) 1950'lerde Ürdün'den ziyarete gelen Osman Ebubekir'e ailesi ile birlikte yerleşmesi için teklif etmiş. Osman Ebubekir "sen razısın ama çocukların razı mı?" diye sormuş. Musa da "onlar senin önünde eğilir" demiş. Osman Ebubekir Ürdün'e dönmüş. Gerisini biliyorsunuz...

* Bahçe 1960'lara kadar ekilmiş ancak sonra su kuruyunca bırakılmış. Bahçenin sınırındaki iğdeler kurumuş. Neyse ki şimdi yine su var. Dikeriz artık iğdeleri yeniden. Ha bir de heryere hanımeli ekilsin diyorum, bu kadar mı güzel kokulur kardeşim?


* Rahmetli Süleyman dedem ilk kamyonu 9500 liraya 1952'de almış. Kendisi hiç şoförlük yapmamış. Ücretli şoför çalıştırırmış. İş sıkıntısı yokmuş, kamyon kendini bir yılda amorti etmiş. İkinci kamyon 1954'te alınmış. Kamyonlar önden anahtarla çevirmeli imiş.

* Nadir amcam kamyonculuğa 1952'de muavin olarak başlamış. Muavinlik sıkıntılı işmiş. Lokantada şoförle birlikte yemek yiyemez, otelde değil arabada gecelermiş. Şoför herhangi birşeye sinirlendiğinde verirmiş odunu. 1954 Mart ayında ehliyet almak için Maraş'a gitmiş. Mevsim kış olduğunda yollar kapalı. Yaya olarak 3 günde Ahmetçik-Sisne-Ali Kayası köylerinde konaklayarak Maraş'a ulaşmış. O yıllarda ayakkabı olmadığından ham deriden yapılma çarık giyilirmiş.

* Makinalar gelmeden önce çiftçiliğin temel işleri şöyle imiş:
** Tarlanın nemli olması için yağmur yağması beklenir. Kuru tarlaya tohum ekip sularsan verimli olmazmış, tohumun çimlenmesi için yağmurla nemlendirilmiş toprak iyiymiş.
** Öküzlerle çekilen sabanla toprak sürülür. Öküzlerin çok korktuğu güvelek (?) denen arıya benzer bir böcek varmış. Eğer güvelek öküzlere yaklaşırsa öküzler panikler ve saban/boyunduruk dinlemeden başını alır gidermiş. O nedenle güveleğin ne zaman çıkacağını bilmek önemli imiş.
** Elle tohum serpilir
** Tohumların üzerine kapatmak için tapan (geniş ağaç) sürülür. Babam çocukken tapanın üstüne binmeyi severmiş.
** Çimlenme başladıktan sonra tarla sulanır
** Ayrık otlarını öldürmek için çapa yapılır


** Mahsül olgunlaşınca mahsülün tipine göre ya orakla kesilir (buğday gibi zayıf gövdeliler), ya da tırpanla (yonca gibi güçlü gövdeliler - tırpan zayıf gövdeli ekinleri kesemez). Biçme faaliyeti imece usulü yapılırmış. Yani bir grup köylü birlikte sırayla birbirlerinin tarlasını biçermiş. Biçenlere giden tipik yemek bulgur pilavı, ayran ve salata olurmuş.
** Harmanda ekinlerin tanelerini ayırmak için düven sürülür
** En sonunda ürün tüccarlara satılır.

* Emin dedemin en zoruna giden iş çapa yapmakmış. Çapa kazma benzeri bir aletle (ağzı sivri değil de daha geniş) toprağı eşmeye deniyor. Maksat mahsülün etrafında biten ayrık otlarını öldürmek.Çiftçiliğin zor yanı işin fiziksel zorluğundan ziyade güneşin altında sürekli aynı şeyi yapmaktan kaynaklı sıkıcılık imiş. Dedem YSE'de bekçi olduktan sonra çiftçiliği bırakmış.


* 1960'lara kadar ötegeçe ekilmemiş çünkü su yokmuş. 60'larda devlet (Toprak-Su) Seyfi Bey'in değirmenin oradan Göksun suyunu kullanarak sulama kanalı yapınca ötegeçe arazisini de ailelerin nüfusuna orantılı olarak dağıtmış. Babamların aile o sıra 11 kişi imiş, o oranda arazi almışlar. Ötegeçede ilk yapılan iş elmacılıkmış. Devlet fideleri bedava vermiş. Elmacılık uzun sürmemiş. Bugün ötegeçede bir zamanlar elmacılık yapıldığını gösteren tek şey bazı yerlede hala görülen teraslar:


* Adatepe barajı tamamlanınca yaklaşık olarak yukarıdaki resimdeki sulama kanalı seviyesine kadarki kısım su altında kalacak. Köye deniz gelecek (!)

* Bugün Kürt mezarlığı olarak bilinen tepenin Çeçence'deki adı "emkil turk", manası "deve taşı". Bu ad orada bulunan büyük kayaların (şu an artık yoklar) deve hörgücüne benzemesinden dolayı verilmiş. Emkil turk'ta bir alıç ağacı:


mp3: Hall & Oates - Out of Touch

1 comment:

Ayşe said...

-Ben de geçen sene yaklaşık aynı dönemde-Haziran'ın ilk haftası-gitmiştim. Çilekler sana kısmet oldu bu sene. Çilek, çiçek, böcek eşliğinde "Emotions" okumuşsun :)
-Senin için deneysel bir ortam olmuş sanırım, arılarla deneyler yapmayı seversin malummmm..
-Dedemin yüzündeki çocukça mutlu ifade süpermiş!
-Köye deniz yıllardır geldi gelecek ama gelemedi bir türlü
-