Günlük hayatımızda bizi en çok etkileyen ama hakkında en az şey bildiğimiz konulardan biri de doktor seçimidir. Tanıdıklardan biri doktor değilse işimiz çok zor. Doktor seçiminde kullanılan yöntem tanıdıkların görüşleridir. Eğer muhattap olunan doktor güleryüzlü, tatlı dilli ise "normal" vatandaş için teknik açıklarını görmek ve sağlıklı değerlendirme yapmak zorlaşabilir.
Şöhrete göre hareket etmek her zaman işe yaramıyor. Bazı isim sahibi doktorların işin şov kısmını üstlendikleri, ameliyatları yardımcılarına yaptırdıkları söylenir. Hatta hasta ameliyatı kimin yaptığını anlamasın diye omurilikten kısmı anestezi yeterli olabilecekken tam narkoz uygulandığı durumlar bile olabiliyormuş. Ameliyata noter ile girmek lazım (!) Şovmen doktorun ameliyata girmemesi aslında hasta açısından daha iyi imiş, çünkü bir kısım şovmen işin pratiğine hakim değilmiş. Hastaneler şov için isim sahibi bir doktor alır, etrafına görev adamları dizermiş. Bir nevi dershanelerde iyi matematikçinin reklam için kullanılıp öğrencilerin sıradan öğretmenlere emanet edilmesi gibi...
Peki doktorun ünvanına göre karar versek? Profesörlüğün ölçtüğü şey akademik başarıdır. Akademik başarı da genellikle egzotik şeylerin araştırılması ile elde ediliyor gözükmektedir. Hastanın ihtiyacı ise pratik bilgidir. Profesörün birtakım uçuk konulardaki bilgisi çoğu zaman hastanın derdine merhem olmaz, dergilere makale olur. Bilim bilim için mi, bilim insan için mi tartışmasında görüşüm kesinlikle bilimin insan için olduğudur, bilimin pratik problemlere etkin çözümler bulması gerektiğidir.
Geçenlerde bloğumda alıntı yaptığım The Checklist yazısı da tıpta "bilimsel" çalışmalara verilen değerin çok azının tıbbın etkin uygulanmasına verildiğinden bahsediyordu. Teknoloji - Uygulayıcı - İhtiyaç sahibi aşamalarının ödüllendirme mekanizmalarında kopukluklar var. En az alkışı hastanın hayatını doğrudan etkileyen pratik yöntemler almaktadır.
İnsanlar ucuz şovlara aldanmayacak kritik soruları sorabilir hale geldiklerinde her alanda olduğu gibi tıpta da daha iyi hizmet alabiliriz. Şimdilik en iyisi karşımızdaki doktorun öğrenmeye açık, bullshit'e kapalı olup olmadığını anlamaya çalışmak. Öğrenen açık fikirli insanlar biraz da aile terbiyesi almışlarsa zaten eninde sonunda müthiş işlere imza atarlar... diyor ve huzurdan ayrılıyorum.
mp3: Era - Impera
3 comments:
Hayrola; tıbbî bir iş mi geldi başa? Allah doktora düşürmesin! Geçmiş olsun...
Yok abi, doktorluk bir durumumuz yoktur, turp gibiyiz. Mevzusu geçmişti, kayıt düşiim dedim.
Amanın hajim,
Ben de bir anda ürke geldim. Dedim, Şamilziime bir haller olmuş olsa ki tıbdan dem vurası gelmiş. Yaftayı anında yapıştırıp, dedim hatun kişi bakmıyor mu bizim yağız delikanlıya ;)
Herneyse sağlık haberin ile sildik tüm önyargılarımızı :)
Biz kendi aramızda tıbbı işgenceci olarak görüyoruz: Seni öldürmeyip minimum düzeyde de olsa yaşamı sürdürmeni sağlayacak elde ne imkan varsa kullanıyor...
Doktorluk benim gözümde hiç de büyütmediğim bir mevzu. Önceden çekinir soru sormaz tıbbi boynumu bükerdim, lakin artık ne deseler, ne önerseler anında soruyorum sorabileceğim en açık soruyu, SSK'da yüzüme bakmadan benimle konuşan doktorlara sessiz kaldığım günlerin inadında...
Senden benden farkları yok, hanzosu da var adam olanı da...
Annemin bir lafı ile bitireyim toktorluk olayını: Okumak cahilli alır, eşşeklik baki kalır.
Sağlıcakla...
Post a Comment