Derya'nın çok sevdiği Gölgesizler kitabının (yazar: Hasan Ali Toptaş) filmine gittik Cuma akşamı. Film bittiğinde hissim "evet, kaliteli bir yapım ama sıkıldım biraz" idi. Ancak film üzerine konuştukça aslında sevdiğimi farkettim. Bunları Derya'nın baskısı altında yazmıyorum (!) Gidiniz, izleyiniz, kararınızı da film üzerinde düşündükten sonra veriniz.
Benzer bir durumu Fight Club filminde yaşamıştım. Film çıkışında hoşlanmamış ama üzerinde düşündükçe güzel bir eser olduğu sonucuna varmıştım.
Uyarı: Yazının bundan sonraki kısmını filme gidecekler okumasın. Seyrettikten sonra okuyunuz.
Gölgesizler'in konusu neyin hayal neyin gerçek olduğu, hayal ve gerçeğin birbirine karışması gibi görünüyor. Gibi görünüyor diyorum, ama aslında konu yazarın eserinde eksik bıraktığı noktaların roman kahramanları tarafından belli belirsiz farkedilmesi ve işin içinden çıkamamaları. Mutlak gerçekliği ifade eden Hasan Ali Toptaş sadece bir an camdaki yansıma olarak görünüyor. Bu aralar okuduğum felsefe tarihi kitabındaki hayatın bir illüzyon olduğuna dair düşünceler geldi aklıma. Herkesin zaman zaman zihnini kurcalayan "sakıncalı" soruları mutlak gerçekliğin anlık yansımaları gibi düşünebilir miyiz?
Oyuncuları başarılı buldum. Tipler çok ilginç. 90'lık ihtiyar, bekçi, özellikle de deli (Ertan Saban)... Hala kafamın içinde "KAR! NEDEN YAĞAR KAR!" yankılanıp duruyor. Ben de Cennetin oğlu olmak isterdim...
Candan Erçetin'in Ben Kimim şarkısı filmi izledikten sonra ayrı bir anlam kazanıyor.
İlgimizi çeken bir not: Filmde beğendiğim bekçi karakterini canlandıran Hakan Karahan'ın neler yaptığına bir bakmanızı tavsiye ederim. Akbank Genel Müdür yardımcılığı yapmış, romanları var, Aikido ustası, filmi yapan Narsist Film'in kurucusu... İnsanın potansiyelini iyi kullandığında neler başarabileceğine güzel bir örnek.
Benzer fantastiklikleri barındıran Amat'ın da filmini bekliyoruz, yapımcılara duyrulur.
Sunday, March 01, 2009
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment