Wednesday, January 22, 2020

Çocuğum mutlu olsun yeter

Bir tanıdığım televizyondaki eğitim programında şöyle bir diyaloğa şahit olmuş:
Veli: Çocuğuma matematikten özel ders aldırıyorum, ancak matematiği sevmediği için zorlanıyor, ne yapmalıyım?
Uzman: Çocuğunuz hangi konularla ilgileniyor?
Veli: Tarihi seviyor.
Uzman: Çocuğa tarihten özel ders aldırın, böylece vasat bir matematikçi olacağına üst düzey bir tarihçi olma şansını yakalar.
Bu diyalogda sorunlu bulduğum nokta tamamen çocuğun neyi sevdiğine odaklanılması. Çocuk matematiğe ilgi duymayabilir, ancak matematik önemli ve çocuğa "bunu zorlukların üstesinden gelme becerini geliştirmek olarak gör, bu beceri her alanda önemli" denilebilir. İlgi duyduğu alanlarda zaten çocuğun çok az desteğe ihtiyacı oluyor, örneğin internette nereye bakması gerektiğini göstermek yetiyor, gerisini kendi getiriyor zaten.

Çocukların ilgileri sık sık değişiyor; bir gün zoolog olası geliyor, bir gün piyanist, bir gün astronot. İlgilendikleri alanlarda çaba gösterdikçe desteklenmeliler. Örneğin piyanoya ilgi duydu diye hemen piyano alınmaz, çocuk aylarca kendi isteğiyle kursa gittikten sonra hala istiyorsa alınır. Evler atıl durumdaki piyanolarla dolu!

Sık sık duyduğum bir cümle "çocuğum mutlu olsun yeter", sanki mutlu olmak çok kolay bir şeymiş gibi... Mutlu olmanın en garantili yolu başkalarının işine yaramaya odaklanmaktır. İşe yaramak için seçtiğin konuda uzman olmalısın, uzmanlık da 10 bin saat (5-10 yıl) tecrübeyle edinilir. Sevdiğin bir alanda dahi çalışırken zamanının çoğu zorlukları aşmakla, işin sıkıcı kısımlarının üstesinden gelmekle geçer. Zorlukları aşabilmek için antrenmanlı olman gerekir. Sadece sevdiğin şeyleri yapmaya alışmışsan sıkıcı/zor noktalarda büyük olasılıkla vazgeçersin.

İşe yararlığın yanında gelire dönüşme olasılığı da çok önemli. Para her sorunu çözmez ama parayla ilgili sorunları çözer(!) Tipik mesleklere bir bakalım:

Eğitim = Öğretmenlik
Sağlık = Doktorluk
Üretim = Mühendislik
Eğlence = Müzisyenlik

En yararlı meslek öğretmenlik ancak ne yazık ki eğitimin çok karmaşık bir alan olmasından dolayı çoğu veli kendi çocuğuna en uygun eğitimin nasıl olması gerektiğinden bihaber ama bildiğini sanıyor. Neyin doğru, neyin yanlış olduğu ayırt edilemiyor, eğitim sistemi içinden çıkılmaz bir hale geliyor, bu da iyi öğretmenin motivasyonunu çok düşürüyor. İnsanlık aydınlanma çağına ulaşana kadar öğretmenlik bence hobi olarak yapılmalı, profesyonel halinde sizi hayal kırıklıkları, ağır çalışma koşulları ve düşük gelir bekliyor. Ben ekmeğimi yazılım mühendisliğinden kazanıyorum, öğretmenliği de hafta sonları gönüllü olarak çocuklara robotik ve kodlama anlatarak yapıyorum.

Doktorluk ve mühendislik yarar-gelir dengesinin iyi olduğu meslekler, uluslararası geçerlilikleri var.

Eğlence alanı da insanların hayatına renk ve anlam katması açısından çok yararlı. Ancak piyasada az sayıda insana yer olduğundan birkaç sanatçı gelirin çoğuna sahip oluyor, geri kalanlar fakirlik sınırında yaşıyor.

Özetlersek, çocuklara en başta kazandırmamız gereken beceri zorlukların üstesinden gelmektir (persistence). İkinci olarak yararlı olmaya odaklanmalarına yardımcı olmalıyız. Çabayla destekledikleri bariz bir yetenekleri yoksa mümkünse doktor veya mühendis olsunlar (hangisini daha çok seviyor ya da hangisi daha az eziyetli geliyorsa). Bu meslekler dışında tutkuları varsa onu da hobi olarak yapsınlar. Ayrıca her meslek yeterince tecrübe kazanıldığında danışmanlığa, organizasyon ve şirket kurmaya, nihayetinde pasif gelire açık, ömrünüzü hep aynı şeyi yaparak geçireceksiniz diye bir kural yok.

Müzik: Survivor - Eye Of The Tiger

No comments: