Gücük’teki sülaleler şunlar: Dabılar, Çöçiler, Selimbiler, Tankolar, Bolatlar, Bozkurtlar. Sülaleler adlarını sülalenin başlangıcı sayılabilecek kişilerin lakaplarından (Dabı Musa, Tanko Musa, Çöçi Memmet) veya soyisimlerinden almışlar.
Selimbiler Türk çoban ve kahyalara sahip olduklarından Türkçe’yi, dolayısı ile Türkçe küfürleri daha önce öğrenmişler. Veysel Korkmaz küçükken Selimbilerin çocuklarının küfürlerini anlamadığını, garipsediğini nakleder. Bugün dahi ağızlarının bozuk olduğunu söyleyebilirim.
Tankoların asıl sülale ismi ğordloy. Bu sülalenin temsilcileri Ürdün’de de bulunuyor. Bazen Türkiye’ye tatile geliyorlar.
Köydeki baskın sülaler Dabılar ve Selimbiler. Hem nüfusça kalabalık, hem de fiziksel olarak güçlü olmaları baskınlıklarının anahtarı. Köyü Dabılar+Selimbiler vs. diğerleri diye ikiye ayırmak mümkün. İlişkiler dostane olmaktan çok gergin.
Yorum: Yıllar içerisinde çok olay olmuş ve bunlar kuşaktan kuşağa nakledilerek husumet kültürü oluşturulmuş. Herkes kendisinin zulme uğradığını, herşeye hakkı olduğunu düşünüyor. Bu kültürü kırmanın tek yolu köyü terketmek gibi görünüyor. Örneğin ben köyü sadece tatillerde gördüğüm, akrabalarımla yılda ancak birkaç hafta geçirdiğim için eski hikayelerin propagandasından uzak kaldım. Uzun zaman köyün geçimsiz karakteri benim için bir bilmece idi. Gücük hikayelerini derlerken anlamaya başladım.
Saturday, September 03, 2005
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
1 comment:
Gücük Hikayelerini büyük bir zevkle okudum. Devamını beklerim.
Post a Comment