Ebelik kariyerinin önemli bir bölümünü Karaömer'de geçirmiş. Karaömer bizim köye (Gücüksu) yakın olmasına rağmen o zamanlar kültür olarak farklı bir ülke (olumsuz manada) gibi imiş. Annem bir doğuma gideceğinde (özellikle de başka bir köye) annemin köydeki ev sahibi gelen hasta yakınlarına inançlarına göre yeminler ettirirmiş annemi sağ salim götürüp getireceklerine dair (annem bekar). Örneğin gelenler alevi ise "Hz. Ali'nin kılıcı başımızı kessin" dedirtirmiş.
Annem 10 yıl kadar önce liseyi dışardan bitirdi (hemşirelik okulu eskiden ortaokul statüsündeymiş), sonra da açık öğretim ile üniversite diploması aldı. Helal olsun diyorum :) Bir diğer meziyeti de kendi jenerasyonunda ehliyet alıp araba kullanan ilk kadın olmasıdır. Kısacası annemin cırdıngış dışında da epey becerisi mevcuttur ;) İlginç olan karakter açısından öyle girişken birisi olmaması. Gayet sakin, kendi halinde bir insandır. Bir de girişken olsaymış ne olurmuş Allah bilir...
Eski albümlerde Gücüklü oldukların tahmin ettiğim kişilere ait şöyle bir resim buldum. Bu insanlar kim? Adam epey badire atlatmış, kadın ezik... Çocuklar ümitli... Bu resim beni biraz etkilemiş sanırım.
İsmail kahya (Elbruz Duk) üç köyün birden muhtarı imiş (Gücüksu, Salyan ve Saraycık). O zamanlar Gücük'ün arazisi bugünkü Karaömer ve Ahmetçik'i kapsıyormuş. Enteresandır, Karaömer'liler de Trakya göçmeniymiş.
Emin dedemin annesi olan Şehidet'in babası Çardak'lı Hafız İsmail. İsmail'in torunlarından birinin adı Hafız ve Çardak'ta bakkal işletiyor. Diğeri de İsmail Işık. Şehidet Ahmet Işık'ın halası aynı zamanda.
Göksun yöresinden deyimler:
Geçmiş zamanlarda (muhtemelen Bizans dönemi) Afşin yöresinde Takyanus isimli zalim bir hükümdar yaşarmış (kazığa oturtma benzeri aktiviteleri pek severmiş). Hükümdarın çok sevdiği bir kızı varmış ve geliniz görünüz ki birilerinin ahı tutmuş ve kız verem hastalığına yakalanmış. Hekimler havası güzel bir yer olduğundan bugünkü Salyan köyü sırtlarının üstüne bir konak yapılmasını ve kızın burada yaşamasını önermişler. Netekim Takyanus konağı yaptırmış ve kızı ölene kadar orada kalmış. Bugün orası sit alanı imiş ve kazı yasak imiş.
Gücük'teki hazine depeye gittim sonunda. Meğersem yakınmış, hemen köyaltında...
Tepe defalarca kazıldığı için ortada dağınık taşlardan ve çömlek parçalarından başka birşey yoktu. 20 yıl kadar önce köylü toplanmış ve burasını bir güzel kazmışlar, bazı odalar bulmuşlar. Para edecek birşey bulunamamış, duvarlardaki mozaikler hatıra olsun diye sökülmüş. Çıkan bir terazi bugün Antep müzesinde sergilenmekteymiş.
Wikipedia'daki Gücüksu sayfasını güncelledim, fotoğraflar ekledim.
2 comments:
Şamilziim,
Gücük hikâyelerinin hastasıyız; yeni bölümleri iple çekiyoruz. Belgesel-anı-anlatı-gösteri karışımı çalışmalarınızı hakikaten takdirle ve çok uzaklardan da olsa yakından takip ediyoruz.
Öpüyoruz.
Alaman ellerinden selamlar ediyoruz,
Nesij
Nesijim, Nefisim,
Teveccühünüze layık olmaya çalışıyoruz :)
Bugün kulağın uzun süre çınladıysa nedeni biziz. Bayaa andık seni, özledik be Nefisdatlım...
Bilcümle Datlı seninle gurur duyuyor!
Post a Comment