Friday, August 08, 2008

Gücüksu Hikayeleri

Annemlerin çocukluğu zamanında depremlerin sebebi şöyle açıklanırmış: Dünya bir öküzün boynuzları üstünde durur, öküzün etrafında da bir sinek dolanırmış. Öküz sineği kovalamak için kafasını salladığında deprem olurmuş. Bu inanış çok eski çağlardan gelmektedir. The Iranian:
In Persian popular belief the origins of earthquakes are attributed to the position of the globe on the horns of a bull, itself resting on a fish. When the bull is tired or, according to others, when there is too much injustice in the world, he becomes impatient and shifts the globe from one horn to the other, with resulting earthquakes.

Aşkaabat'taki deprem heykeli
Güneş tutulması sırasında da teneke kutulara vurarak ve silah atarak gürültü edilirmiş. Kimse nedenini de bilmezmiş. Sanırım bu adet Çin'den gelme. Çin'de güneş tutulmasının güneşi yutmaya çalışan bir ejderhadan dolayı olduğuna inanılırmış. Çinliler ejderhayı ürkütüp kaçırmak için ellerinden geldiği kadar gürültü yaparlamış ve tabi her seferinde başarıya ulaşırlarmış. Bkz. The Sun Eating Dragon.


Gördüğüm kadarı ile soru sorma bizim nesilde izin verilen bir beceri. Bizden öncekilerin ya aklına "peki hacı o öküz neyin üstünde duruyordu" diye sormak gelmiyor veya soranlar muhtemelen "bre zındık" benzeri tepkilerle canından bezdiriliyordu. Tüm soruların anası olan "bu sonuca nasıl ulaştın" sorusu ise bizim nesilde bile henüz çok yeni bir bakış açısı.

Hazır hızımızı almışken biraz daha anlatalım:

* Gücük'te kocasının başka bir eş daha alacağından şüphelenen kadınlardan muska/büyü işine meraklı olanlar (misal babaannem) tedbir olarak kocasının çorbasına bir miktar leylek boku karıştırır, böylece erkeğin hevesinin geçeceğine inanırmış. Başka biriyle evlenme hevesini bilmem ama tarhana çorbası hevesini kaçıracağı kesin (!)

* Geçenlerde annem elektrik kurumunu aramış. Köyde bir elektrik telinde sorun varmış, annem de yangın çıkabileceğinden endişeliymiş. Karşısındaki görevli ile dialog:

Annem: İyi günler, bizim köyde bir elektrik teli sorunu var, yangın çıkabilir diye korkuyorum. Bakması için birini gönderir misiniz lütfen?

Görevli: İnşallah çıkmaz yenge, inşallah çıkmaz.

Annem: Tamam inşallah da bir görevli gönderir misiniz?

Görevli: İnşallah birşey olmaz yenge, inşallah birşey olmaz.

Annem: Kardeşim, anladık da önce tedbir alalım, sonra inşallah...

Görevli: Herşey inşallahla başlar, ne yani sen inşallah'ın gücüne inanmıyor musun?

Annem: Bakınız, kuzum...

Görevli: ...birtakım spastik laflar daha...

Annem: Allah'ından bulasın! (Telefonu kapatır)

Bkz. Kadercilik

3 comments:

Rahmi Lale said...

Bahsi edilen dini bütün şahıs bulunsun, şehir elektrik hattının ana kablosunun gelen kısmı bir eline giden kısmı diğer eline verilip, 'inşallah akım geçmez' nidaları içerisinde hat açılıp yaradanın aşkı ile elektrik ne menem bir hadiseymiş öğretilsin.

Umit said...

Şayet "takdir-i ilahi" terimi icat edilmemiş olsaydı, iddia ediyorum ki Ay Üssü Ertuğrul Gazi'den bildiriyor olurdum!

Bu "ümmet" hiç bir şeyden çekmedi, "inşallah" ve "takdir-i ilahi"yi vücudunun yanlış ucundan anlayan "mü'min kardeşleri"nden çektiği kadar!

Neyse,Rab'bim hepimizi takdirini tecelli ettirecek kullarının şerrinden korusun!

Amin.

elegimsagma said...

ya işte! ben de bu büyü işine hastayım. Vay be, Gücüksu'nun cadı kadınları daha insaflıymış, tarhana çorbasına leylek boku ha, hehe! Buraların cadı kadınları da erkeğin çayına regl kanı karıştırıyorlar, başkasına gitmesin, bağlansın iyice diye:) çaydan kesin olmakla beraber, insanlıktan da bezdireceğine eminim..
:)