Babamın öğretmen olmasından mıdır nedir, öğrenme ve öğretme konusu hep ilgimi çekmiştir. Dün akşam da ilkokul öğretmeni olan Meral teyzem ile yaptığımız sohbet sırasında öğrencilerin, velilerin ve milli eğitim sisteminin can sıkıcı hallerini konuştuk. Öğretmenler baştan savma iş yapıyor, veliler çocuklarının okuldaki durumu ile ilgilenmiyor, öğretmenlere kuşku ile bakıyor, okul idareleri lakayıt, öğrenciler saygısız vs. vs.
Peki nasıl adam olacak okullar? İlla idealist öğretmenler mi yetişecek? O zaman çok bekleriz. Olaya öğretmenin gözünden bakacak olursak, veli kendi çocuğu ile ilgilenmedikten sonra öğretmenin ne kadar umurunda olabilir? Başkasının kayıp eşeğini ıslık çalarak arama atasözünü hatırlatırım.
Görünen tek gerçekçi çözüm yolu velilerin çocularına ve okullarına sahip çıkmasıdır. O zaman hem öğrenciler düzelecek hem de öğretmenler ister istemez işlerini iyi yapacaklardır.
Kendi öğrencilik günlerimden hatırladığım kadarı ile öğretmenler bize göre tanrısal güçlere ve otoriteye sahipti. Ancak öğretmenler okulla ilgilenen ve eleştiren velilerden acaip çekinirlerdi ve dikkat ederlerdi. Az sayıda velinin okulla ilgilenmesi okulda önemli değişikliklere neden olur. İşini iyi yapan öğretmenler buna sevinir, kötü yapanlar da mecburen yola gelirler.
Okullarımızı ve eğitim sistemimizi gökten zembille inmesini beklediğimiz bilge bakanlar, müdürler, idealist öğretmenler değil, çocuklarına ve vergileri ile çalışan okullarına sahip çıkan veliler düzeltecektir.
Devlet görevlisi zihniyeti konusunda daha önce atıfta bulunduğum Looking out for Number One yazısına bakmanızı öneririm.
Sunday, May 14, 2006
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
6 comments:
Kesinlikle katılıyorum fakat başarının alınteri ve uğraşla değil ilham ve deha ile geldiğini idda eden eğitim sistemimizden geçmiş velilerimizin bırakınız insayitifi ele almayı okulların bugünkü durumundan şikayetçi olduklarını bile sanmıyorum. Malesef büyük küçük çocuk veli her Türk'ün hayali kısa yoldan zengin olmak.
maydonoz olmadan geçemeyeceğim...
aslına bakarsanız eğitim'in dışında - dışında demek her ne kadar doğruysa artık...- insanların konuya böyle çözüm üretmesine bayıldım doğrusu.
genel mantık, okulu, devleti, öğretmenleri yada en iyi ihtimalle başka velileri suçlamaktır:))
ama ne yazık ki veli çuvaldızı kendine batırmayı denemez. ve hatta bırakın devletin okulunda kendine sunulamayan hakları aramayı, milyarlarca para sayıp dersanelere ve özel okullara yolladıkları çocuklarının yenen haklarının bile peşine düşmez bizim insanımız.çünkü bi çocuğu başından atmanın, onun bütün sorumluluklarını (eğitsel, sosyal , pisikolojik...) başka birine yıkmanın en kolay ve yasal yolu onu okula yollamaktır; özel okul, özel ders yada dersane de işin pisikolojik rahatlama boyutudur bana kalırsa.
6 yıldır bu ülkede eğitim çarkının "öğreten" vidalarından biriyim; bir çocuğum olsa onu güvenip herhangi bir okula ya da dersaneye gönderemem herhalde::))
İşin enteresan yanı velilerin hemen hepsi çocuklarını ne kadar sevdiklerini, onlar için ne kadar fedakarlık yaptıklarını söyleyeceklerdir (yakın çevremden biliyorum).
Çocuğun hayatındaki en önemli şeylerden biri olan okula ilgi göstermek gerektiğini, zaten yetersiz bir eğitimden geçmiş ve maddi, manevi sıkıntı içerisindeki öğretmenlerin desteğe ihtiyacı olduğunu anlamak hakkaten zor birşey mi, yoksa bizler mi üstün zekalıyız :P
Üstün zekalı olmak değil de, aksiyon içerisinde olamamak sorun. Bir nevi Maydanozun dediklerine katılacağım; bir üşenmezlik, sorunlar ile yüzleşememezlik durumu söz konusu. Bu sadece çocuk meselesinde değil, günlük yaşamda her türlü hakların yenmesi durumunda da aynı. Mesela hep merak etmişimdir, sırada beklerken araya kaynayan insanlara niye kuyruğun bireylerinden ses çıkmaz diye. Ama kendinmden bilirim, sen bir cesaret edip de iki kelam ettin mi bak curcunaya. Millet açar ağzını başlar homurdanmaya. Bu da geçmişimize bakılırsa, hep bir önder arayışı ile açıklanabilir mi? Bu aşamada sadece bir yorum kutusuna yazıyor olduğumu kendime hatırlatarak burada bir nefes vereyim.
Öperim.
Konu beni yakından ilgilendiriyor. Hem öğrenci hem öğretmen olduğumdandır herhalde. Okuluna sahip çıkan veliler var. Ama yanlış şekilde. Verdikleri para ile herşeyi satın alabilecekleri sanrısından birinin onları uyandırması gerek. Daha dün 3. sınıf öğrencilerimden biri size para vereyim de şu çocuğu(arkadaşını kastediyor) dışarı atın deme gafletinde bulundu. Gaflet! Bu gaflet ailelerin genlerinden, kimi zaman da kendi elde edemediklerini çocuklarına, onları boğarcasına bir bollukla sunmalarından kaynaklanıyor.(O nedenle dikkatli olun! Bu semptom herkesde görülebiliyor) Ömründe hiçbir şey için çaba sarfetmemiş bir insandan nasıl çalışmasını, hedefleri olmasını, okumasını bekleriz? "Ben büyünce hiçbir şey olmuycam!" diyen nesiller... (V0 = 0)
Diğer yanda birşeyler olmaya niyetli çocuklar da var. Onlar da her hükümetin ilk hükmettiği "eğitim" in içindeler. yapılandırmacılıktır, yeni yöntemlerdir şöylşe dursun; bu çocukların doğru düzgün yatacak yere ihtiyaçları var. Öyle ki, yattıkları yatakhanelerin ilk depremde nasıl da iskambil kağıdından evler gibi çöktüğünü yaşadık; ordan biliyoruz. Bir yanda MEB'de istifalar, üniveristelerin eli kolu bağlı uzaktan bilim yapar halleri... Ooof ooof
Babamın dilinden düşürmediği "delik büyük, yama küçük" atasözü tam da buraya uygun düşüyor işte. Sorunların çokluğu içinde, hem de bu işle uğraşırken bazen hangi yöne bakacağımı şaşırıyorum doğrusu.
haji hayatta mısın?
bir ses ver hele...
Post a Comment