Şubat 2004'ten beri ciddi ciddi yüzüyorum. Ciddi olmasam zaten devam edemezdim çünkü yüzmenin üçte biri eğlence, üçte ikisi sıkıntı. Her hafta havuzda iki tur yüzdükten sonra kendimle şöyle bir sohbet yaparım:
Tembel Şamil: Abi kasma, bu sefer olmayacak galiba, bak nefesin de yetmiyor gibi. Hem ne o her hafta her hafta, bu sefer yarıda kes, çık gez, ye iç be güzelim!
Ciddi Şamil: Bak aslanım, aynısını geçen hafta da dediydin ama bitirdik mi tüm turları? Bitirdik! Hadi canım, dükkanının önünü kapatmayalım. Hadi...
Abartısız her Allah'ın haftası bu oluyor. Varın siz hesaplayın sürekli yüzmenin gereksindiği ciddiyeti.
Peki nasıl motive oluyorum? Vücutlarımız yaklaşık 100 bin yıl önceki şartlara göre tasarlanmış. Yani bol hareket, az gıdalı ve sürekli ölüm tehlikeli zamanlar. O zamanlar bünyenin ekstradan bir de yüzmek için ne zamanı ne de enerjisi var. Peki şimdi? Hayatımızı idame ettirmek için kıçımızı hiç kaldırmasak bile oluyor! E o zaman da atlama zıplamaya göre optimize edilmiş körpe bedenler oluyor sana pörse bedenler... (pörse beden tabiri yazar tarafından uydurulmuştur)
Çeşitli sportif aktivite denemelerinden sonra (koşma, basket, fitness) yüzmenin en akıllıcası olduğuna kanaat getirdim. En büyük avantajı sakatlanma riskinin olmaması (kafayı tabana çarpmak yüzme riski değil, zeka eksikliği ile ilgili). Haftada sadece bir kez yüzüyorum. Bir seans 1 saat 15 dakka. Yani bir haftalık bakım sürem bu kadar. E haftanın %0.7'lik süresi boyunca biraz sıkıntı çekilir diyorum. Zati lay lay lom tarzında olursa pek faydalı bir spor da olmaz herhal...
Ayrıntılar: 1 saat 15 dakka içinde 1000 metre serbest, 500 metre de kurbağalama yüzüyorum. Kassam 2000 metreye çıkarım ama o zaman başım ağrıyor, iyice rezil oluyorum. Gereksiz kasış felsefesinin karşısında dimdik duran biri olarak bu 1000+500 metre bana yeter diyorum.
Kulvar 50 metre boyunda. Serbest yüzerken her üç kulaçta bir nefes alıyor ve 25 metreyi 14 nefeste geçiyorum. Kurbağalamada her kulaçta bir nefes alıyorum, 25 metre için 22 nefes gerekiyor. Nefes sayma işinin iyiliği kafanızı meşgul etmesi ve kulvarı ne zaman yarılayacağınız veya tamamlayacağınız konusunda size fikir vermesi. Özellikle serbestte işe yarıyor çünkü kulvarın yarısından sonra "niye hala kulvarın sonuna ulaşamadım, ulaşmış olmalıydım yav!" demoralizasyonunu engelliyor.
Gördüğünüz gibi sevgili okuyucularım, yüzme diyip geçmeyin, gayet komplike bir iş. Ama gözünüz de korkmasın, ben altı ay boyunca 50 m'yi, hatta 25 m'yi durmadan yüzememiş, "Allaam hiç başaramiiciim" çaresizlikleri yaşamıştım. Hayatta kıymetli herşeyde olduğu gibi çözüm niye yaptığını bilmek ve sebat etmektir.
Sunday, October 15, 2006
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
4 comments:
"niye hala ulaşmadım, ulaşmış olmalıydım yav!" :)))))
Hastanız ve bir numaralı takipcinizim. Yarı yolda sinüzit patlamasından ölmeyeceğimi bilsem anında sizi dinleyip yüzmeye yöneleceğim...
Her olayı görselleme eğiliminize de bir ayrı hastayım.
Nordik hastanız.
NOT: Alaman ellerde ikamet eden, zatı muhteşem: Aranıyorsunuz!!!
Ses verin...
Baslamaya calistigi her sporu ikinci, bilemedin ucuncu deneyisinde birakan bir "porse" beden namzedi olarak takdirlerimi sunuyorum.
Disiplinli olmak baska bisey canim.
pi-eyç-di yapabilen biri nasıl olur da iki kuruşluk spor işini yapamaz, biraz şaşarım. Yoksa pieyçdi tüm kapasiteyi harcıyor mu?
selamlar
http://ardaozyuksel.blogspot.com/
bu da benim blog.
yayınlamaya gerek yok bu commenti. mail ile ugrasmayayım dedim
Post a Comment