Saturday, May 23, 2009

Tez ve Makalelerdeki Hatalar

Her işe başlamadan önce mutlaka kaynakları tarar, hiç olmazsa konuyla ilgili kelimelerle google araması yaparım. Tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok. Ancak haddinden fazla tez ve makalenin hatalarla dolu olduğunu görüyorum. Neden bu kadar hata olduğu üzerine biraz kafa yorduk.

Mastır ve doktora tezi veren üniversite hocalarının üstündeki tez yükü: Yılda 10 tez öğrencisi kabul edebiliyorlar. Bunun iki katı kadar tezin de jüri üyesi oluyorlar desek... her yıl 30 tez okumak zorundalar. Tezleri okumak için de en fazla iki ay var dersek 40 gün. Tezlerin herbiri ortalama 100 sayfa olsa 3000 sayfa eder. 3000/40 = 75 sayfa/gün. Yani hocanın hergün 75 sayfayı ayrıntıları ile kontrol ederek okuması lazım. Pratikte mümkün değil. Hatta minimum iş ahlağı seviyesinde bile inceleyenler azınlıkta, hocaların bir kısmı pikniğe gelir gibi jüriye geliyorlar. Artık tezlerin çoğunda bilgisayar programı da yazılıyor. Kodların hocalar tarafından incelendiği enderdir. Teorinin koda doğru aktarıldığının tek garantisi tez öğrencisinin lafı! Tez yazma sürecinden geçmiş herkes bilir ki jüriye giren öğrencinin psikolojisi hırpalanmıştır, kendisine üç keçi dahi emanet edilemez (!) İdeal çözüm az sayıda yüksek lisans öğrencisi almak ama ona da toplum hazır değil (!)

Sonuçta hatalı teorilerle yola çıkılıyor, teori doğru olsa bile kod yanlış olabiliyor, saçma sonuçlar üzerinden müthiş yorumlar yapılıp işe yaramaz tezler yazılıyor. Tezleri, makaleleri sorgulamadan kullanırsanız ayvayı yersiniz. Bu sorgulama prensibi hayattaki herşey için geçerli ama şimdi yerim dar, konuyu dağıtmayalım...

Akıl sağlığını korumak istiyorsan tezlere/makalelere edebi eserler gözüyle bakmalısın. Tezin kaynak listesini kullanabilir, tezdeki yaklaşımlardan ilham alabilirsin. Eğer sonuçları kullanacaksan hocaların eksik bıraktığı didikleme işini yapmak ve günün sonunda elinde birşey kalmayabileceği gerçeğini akılda tutmak zorundasın.

3 comments:

ayse said...

:))) Uzun zamandır gördüğüm en iyi karikatür bu

Nart Bedin Atalay said...

Günlük okunması gereken sayfa sayısı hesabına katılmıyorum.

Örneğin ben iyi bildiğim bir konuda bir makale yazılmışsa önce grafiklerine bakarım.

Sonuç bölümündeki istatistiklere göz gezdiririm.
Sonuçlarda yorumlayamadığım bir şey varsa tartışma kısmını okurum.

(Bu işin bir üst seviyesi de metod kısmına bir göz atmak ve çöpe atılacak ve değerlendirilecek makaleleri birbirinden ayırtmak oluyormuş. Daha o seviyeye gelemedim melesef.)

Yani makaleyi baştan sona okumam 15 dakikamı alır.

Tez jürisi tezin yapıldığı konuya hakim ise hiçbir sorun yok.
Öğrencinin tez sunumundan hangi konuları eksik, hangilerini yanlış anladığını çıkartıp, bir iki soru ile değerlendirebilirsin.

Tez jürisine giren hocalar genellikle konuya hakimiyet bakımından değil, aynı alandan olma bakımından seçiliyorlar.

Bu da doğal, çünkü elimizdeki iyi yetişmiş hoca sayısı az.

Aynı alandan olmak demek konuyu bilmek anlamına gelmiyor. Örneğin ben kendi alanımın bir konusu olan "working memory"nin ne olduğunu biliyorum ama literatürü ve işin inceliklerini bilmiyorum. Bu nedenle "working memory" makalelerini baştan sona okurum.

Nart Bedin Atalay said...

Bence çözüm "bilimsel çalışma ahlakı"nı da master/doktora programına kabul kriteri olarak koymak.

Sınavlarda kopya çeken adamla tez yapsan ne olur yapmasan ne olur. Zaten yapamazsın çünkü adam baştan hilekarlığa hazır. Allem eder kallem eder seni kandırmanın yolunu bulur.

Bir insana "bilimsel çalışma ahlakı" nasıl/ne zaman kazandırılır; bu konu üzerinde sürekli düşünmekteyim ama bir sonuca varamadım.